17.3.07

sessizlik...

liza del giocondo'nun elleri, leonardo da vinci


Akıl mı üstündür akıldan,
Yoksa kalp mi yetişemez kalbin telaşına ?

Sessizlik susanın mıdır sadece ?

Suskunluk kaç cümleyi düşünülmeden, kurulmadan, söylenmeden
fırlatıp atar bir kenara; kaç gülüş yitirilir / kaç kucaklaşma ertelenir /
kaç uyku kaçar kendiliğinden ?

Çare midir ?

“neden”i söylenmeyen her sessizlik “bencil” ve “öznel”dir,
sadece susanın bildiği bir gerekçesi vardır,
ezer / incitir / sindirir / silikleştirir...
Yinelendikçe hep aynı yerden açılan bir kesik gibidir; sonunda iyileşmeyen bir ize dönüşür.

Ve gün gelir, sessizlik bitse de suskunluk sürüp gider.

hk, 4.V.2006

2 yorum:

Adsız dedi ki...

önce sessizlik bozuldu. sonra ekmekler. oktay akbal usta yanılıyor bence. herşeyin bozulması içinse bir süre daha beklemek gerek. artık bir gün bozulma kavramını da kaybettiğimizde bozulmanın şiddetli sarhoşluğuyla, o "kusursuz" başdönmesiyle sorunu kökten çözmüş olacağız.
müzik. bozulan sessizliğe ait soluk bir iz mi? bir zamanlar sessizliğin bir parçasıydık ve bu o kadar güzeldi ki varoluşa gönülsüzce bir evet dedik. evet. ama neyi kabul attiğimiz hakkında ancak şimdi bir fikrimiz var.
suskunluk. susan belki de anlatmak istediğini ancak susarak anlatabiliyordur. o nceden konuşmuştu, sondadan da konuşabilir. ama şimdi susma zamanı.
giocondo'nun elleri.o ellere bakarken kim konuşma isteği duyar ki. o ellerdeki sessizlik hangi vaadleri saklıyor olabilir.
bir de.
her konuşma gibi her susma da kendi bağlamıyla anlamlı.


bir fincan yasemin çayı. hayatınd a hiç yasemin çayı içmemiş birine bile bir iyilik duygusu çağırmıyor mu. çağırıyor.

hk dedi ki...

"susan belki de anlatmak istediğini ancak susarak anlatabiliyordur": bu olasılık yüreğime su serpmese de, unutmayacağım.
hk, 22.3.2007

baharın işaretleri

Kimsesiz fotograflar albümü