9.5.09

annem, anne annem ve bitenlere bir ek


Magritte

Geçen zamanın niceliği değil bana bu yazıyı yazdıran, ya da yazmayı özleyişim filan. Hiçbiri değil. Sadece kendi belleğime düştüğüm bir kaç kısa ve önemli notu kayıt altına almak.

Anneme gittim. İki kez. 7.Mayıs'da iki sene oldu o İstanbul'a taşınalı. "Boğaz manzaralı" ve erguvanlı bir bahçesi var şimdiki evinin, çok büyük değil, kendi boyunca bir toprak parçası. Kuzguncuk'ta, sahildeki eski ahşap caminin hizasında tam. Kuş sesleri içinde, yemyeşil, ağaç gölgeli ve deniz rüzgarlı. O'na gittim oturmaya; eskisi kadar konuşkan değil artık. O sustu, ben de sustum. Söyleyecek çok şey var da, susmak iyi geldi galiba. Annemin Bostancı'daki babaevinin bahçesine anneannemin diktiği filbahriler açmıştı, mis gibi. İlk gidişimde küçük bir demet filbahri götürdüm anneme, suya koydum, sevmiştir / sevinmiştir eminim.

Filbahri çiçeği

10.Mayıs'da bu defa papatyalarımla gittim onlara: Annem, anne annem, anne annemin yanıbaşında Tuvan'cık. Hepimiz için " anneler günü" idi ne de olsa. Anne annemle Tuvan'cık anneme komşular, aralarında merdivenli bir yol sadece. Onların bahçesini ot bürümüştü, temizledim, çapaladım, suladım. Sonra üçü de papatyalarını kucakladılar. Öylece oturdum, öylece sustular...

Eskiden yaşadıkları ve şimdi benim olan o güzel eve dönerken, dedim ki kendi kendime: "Annemin gidişiyle benim için -anneler günü- de yok artık".


hk, 16.5.2009

baharın işaretleri

Kimsesiz fotograflar albümü