7.8.09

bulutlu


19.Mayıs'dan bu yana yazmıyorum, oysa "yasemin mevsimi"dir şimdi İzmir'de.

Olan "şeyler"i aklımda evirip çevirince düşündüm de, -iyi ve güzel- olarak anımsanabileceklerin azlığıydı belki de yazmamı engelleyen. Olan oluyor, herşey de olacağına varıyor. Ben her defasında endişelendiğim, üzüldüğüm, hayal kırıklığına uğradığım, kara kara düşündüğümle kalıyorum.

Başkalarının yol açtığı üzüntüler, sıkıntılar bir yana beni korkutan iki deneyim yaşadım; ilki bir gece vakti kendi başıma geçirdiğim -kalp spazmı-, ikincisi ise, Akide'ciğin 5 kat yükseklikten bahçeye düşüp, ön bacaklarını kırması idi. O küçük bedeni kucağıma alıp, ağlayarak merdivenleri tırmanırken aklımdan geçenler; O'nu uzmanlara emanet edip eve dönerken duyduğum tarif edilmez üzüntü, başbaşa geçirdiğimiz yedi ay boyunca birbirimize olan düşkünlüğümüzün ardından Akide'yi yitirme korkusu...

Bu zor dönemin arkeolojik kazı projesi ile örtüşmesi, arazide çalışma zorunluluğu, peşpeşe gelen yolculuklar, düşüncelerimin ev - Akide - üniversite - kazı alanı arasında bölünmesi de "yazı yazma" eyleminden uzaklaştırdı beni.

Bulutlu bir dönemdi ve zaten sevmediğim yaz mevsimini daha da mutsuzlaştırdı.

Sonbahara yaklaştıkça rahatlayacağıma inandırdım kendimi; şimdi dört gözle kış'ı, evle üniversite arasındaki rutini, akşam anahtar kilitte dönerken çıngırağını çıngırtadarak kapıya koşan Akide'min güzel yüzünü bekliyorum..

79 gün boyunca susunca, "bulutlu da olsa bir yazı yazmalıyım", dedim kendi kendime. Hepsi bu.

hk, 7.8.2009

baharın işaretleri

Kimsesiz fotograflar albümü