"cümlelerim yine devrik,
ama sizinle olup da cümlelerin devrilmesi bile hoş,
ben nasıl ayakta duruyorum onu bile bilemiyorum..."
bazen bir evin karşısında durmak ve onun içinde yaşamayı düşlemekten daha güzeli yoktur. yaşadığım şehirden uzaklaşınca oynamayı sevdiğim bir oyundur bu. ben sokaktan izlerim evi, pencerelerini, kapısını, boyalarını, çatısını, bahçesindeki bitkileri ve ağaçları. o evde yaşamanın, o eve bürünmenin ne'ye benzeyeceğini hayal ederim; hayal ettiğim kadar da olurum...
pek nadiren bu hayal oyununu insanlar için de kurguluyorum: düşündükçe şaşırıyorum, bazen "keşke" ile başlayan cümleler geliyor aklıma, o cümlelere takılıp kalmamak için başımı kaldırıp bulutlara bakıyorum, ya da erguvanların arasından ışıldayan denize, toprağa...
onları sevmişimdir hep, ustalık ister devrik cümleleri hatasız kurmak.
dün en sevdiğim şair sözcüklerinden bir iz bırakarak gidiverdi, bugün hiç tanımadığım ama uzun zamandır beklediğim bir dostun incelikli iltifatı gülümsetti beni, yarın ne olacak kimbilir...
dışarıda sayısız ev var hayal edilecek, bir o kadar da insan -ruhlarının içinden hayalet gibi süzüleceğim-.. oysa zaman yetmeyecek hepsine, bilmez miyim.
dışarıda sayısız ev var hayal edilecek, bir o kadar da insan -ruhlarının içinden hayalet gibi süzüleceğim-.. oysa zaman yetmeyecek hepsine, bilmez miyim.
devrik zamanlar, devrik hayaller krallığında, devri çoktan kapanmış cümleler kuruyorum.
hk, 29.8.2008