14.8.10

yolculuk yazıları için bir adres



Yolculuk halinin yerleşiklikten farklı bir yazı defteri olmalı, diye düşünmüştüm Salzburg'a gittiğimde. Her ne kadar yeri yurdu olan biriysem de, yolculuk dönemlerinin geçici konaklamaları, bir misafirlik çağrışımı yapıyor hep. Eğreti bir oradalık hali, gidilen yere tam anlamıyla ait olamamanın iç ezikliği. Ama her zaman, en çok da Ankara'ya dönmek mecburiyetinin sıkıntısı. Oysa yaşam yekpâre, gidiş gelişler, uzaklaşmalar, ayrılık ve buluşmalarla ait olduğu kişiyle birlikte yer, durum, biçim ve ruh değiştiren bir bütün.

Yine de ikilemde kaldığımı hissediyorum; "yolcu yolunda gerek" adını koyduğum güncenin son kaydını 1. Kasım.2009'da girmişim; o tarihten sonra yapılan nice yolculuğu ise, günceye eklememişim. Belki de yola çıkılan yer ile gidilen yer arasındaki sürecin ( gerçek yolculuğun) izlenimleri için bu defteri kullanmak en doğrusu: "hiçbir yere ait olmadığım" o -geçiş süreçlerinin öykülerini-.
http://uzaktaki-h.blogspot.com/ bu defterin adresi, bu aralar yine seferi olduğum için okurlara duyurmak istedim.


hk, 14.8.2010

11.8.10


Bazen hiçbir şeyin imkânsız olmadığına inanıyorum: Bu gece 1948 - 49 öğretim yılına ait ve anneciğimin St. Georg'daki öğrencilik günlerinden kalma bir harita defterinin varlığından haberdar oldum ve o defteri satın aldım. Defteri satışa sunan sahaf, sadece kapağın fotoğrafını paylaşmış meraklılarla. Bu yüzden içindekiler konusunda bir fikrim yok henüz; ama anneciğimin bana anlattığı okul hatıralarından anımsadığım kadarıyla, O'nun resimleri, haritaları daima örnek gösterilirmiş lisedeyken.

Bir de anneannem İclâl Hanım için Rıfat dedemin verdiği vefat ve kırk mevlidi ilanlarına ulaştım Milliyet Gazetesi arşivinden; 16.1.1966 ve 22.2.1966 tarihli iki ilan.

Uykum kaçtı, yarın sabah bu şehirde değil de İstanbul'da uyanmayı ve onları ziyarete gitmeyi istedim en çok. Ramazan davulcusu "motorize" biçimde geçti caddeden, çocukluğumun ve gençliğimin Karşıyaka'sını sahura kaldıran davulcunun sahilden ara sokaklara girip çıkarak dolaşması geldi aklıma. Anneciğimle babacığımı özledim.

hk, 11.8.2010 03.22

10.8.10

üzümlü


Ağustos deyince aklıma salkım salkım üzümler geliyor benim. Buğulu kara üzümler, sarımsı sultanî üzümler, salkım salkım, sepet sepet hem de. Ne de olsa ömrümün 21 senesi İzmir'de geçmiş.. Bu akşam uzun ve çok sıkıcı bir toplantıdan eve gelince günlüğümü açtım ve Alice'in çay partisine yetişmek için acele eden pembe kulaklı, aristokrat tavşanına rağmen, "bir fincan yasemin çayı" sayfa renklerinin içimi daralttığına karar verdim. Blogspot'un yeni tasarımları, arka fonları, renk seçenekleri arasında kararsız ve uzun bir kolaçan ardından "üzümler"e aklım yattı. Mevsim üzüm mevsimi, benim için yaz tatili daha yeni başlıyor, -tam zamanıdır- dedim.

Bu yeni tasarım İzmir'li yazılarıma yakışacak!

Gel de mutlu olma, mümkün mü?

hk, 10.8.2010

8.8.10

Eve dönmek...

Akide'li Ağlasun hatırası, Ağustos. 2010


Dün geldik evimize: Akide çok uslu ve uysal bir oğul oldu yol boyunca, sadece Ağlasun'dan Antalya Havaalanına giderken miyavladı biraz, sonra hiç sesi çıkmadı. Sene boyunca gözümde büyüyen, içimi daraltan kazı sezonunu da kapatmış oldum böylece. Ve farkettim ki, beni huzursuz ve mutsuz eden işlerden, insanlardan uzaklaşınca, doğayla / köy yaşamıyla / mesleğimin uygulamalarıyla iyi hissettim kendimi. Bedenim yoruldu ama ruhum dinlendi her zamanki gibi. Gelecek sene de kazıya gitmeye ve bu gidişi kendime hiç dert etmemeye karar verdim.

Ankara'ya dönünce dedim ki kendi kendime: " Bu şehirde kaldığın sürece kimsenin hırsları, iki yüzlülüğü ve tutarsızlığı ile seni üzmesine, yormasına, hırpalamasına izin vermeyeceksin." Artık misafirim bu şehirde, gidebileceğim iki güzel evim, anılarını yaşatabileceğim iki koruyucu meleğim var, tadını çıkarabileceğim güzel günlerim olacak...


Zaman çok değerli, zaman uçucu.. Onu beni mutsuz, huzursuz eden, yüreğimi daraltan, fikrimi anlamsızca meşgul edenlerle harcamak çok yazık.


Bir hafta sonra İzmir izlenimlerimi yazmaya başlayacağım...



hk, 8.8.2010



baharın işaretleri

Kimsesiz fotograflar albümü