18.8.12

karabina


Sabah karar vermiştim yazmaya ve cümlelerin sureti olacak resimi seçmek için dosyaları karıştırırken aklımdan geçenlerin, akşam olduğunda da aynı kalacağını bilmiyordum. Oysa tahmin etmeliydim, zira günler böyle geçiyor yıllardır, başladığım sıkıntıyla daralıp, karararak. Yaz geçti, sonbahar eşikte sabırsız, hep aynı kalan sadece düşüncelerim ve hayallerim.

Gidemediğim yerleri hayal ediyorum;
babaevinin odalarını mesela,
kırlangıç sesleri ile mor gölgelere gömülen dağları,
evin elimle koyar gibi bildiğim / birbirine adım uzaklığını ezberlediğim odalarını,
koridorun duvarını kaplayan kabartma desenli kağıdın parmak uçlarımdaki tanıdık haritasını,
rüzgârla uçuşan tüllerin beyazlığını,
çekmecelerden / dolaplardan yüzüme çarpan sabun, lavanta ve naftalin kokusunu,
yatak örtülerinin rengini,
kahve fincanlarındaki mavi mineleri,
resim çerçevelerinden gülümseyen siyah beyaz suretleri,
likör kadehlerinin gece mavisi ve gümüş karışımı gölgelerini
( ev yapımı vişne likörü ikram edilirken kadehlere konulan vişne tanelerinin buruk tadını),
akşam güneşi balkon camlarından içeri süzülürken duvarlarda göz kırpmaya başlayan gökkuşağı damlacıklarını,
...

Hayatımda hiç değişmeyen "şeyler ve haller" olmasını çok seviyorum bunları düşününce. Onlar yolumu ve aklımı yitirmemi engelleyen işaretler zira. Tıpkı yerden yükseldikçe ardında uçurum derinliği bırakan dağ tırmanışlarında kullanılan karabinalar gibi..

Onlara tutunmaktayım.

hk, 18.8.2012

15.8.12

bu yazı yazmak


Doksaniki gün oldu yazmayalı, mutfak balkonunda yarattığım minyatür ilkbahar bahçesinin hercaileri biteli neredeyse kırkbeş, fesleğenim kuruyalı otuzdört gün. Biri uzağa, diğeri yakına iki yolculuğa çıktım tek başıma: İkisi de tatil yapmak için değildi. İki roman okudum, bir de öykü kitabı. Bu yaz için hayal ettiklerime  yaklaşamadım bile, hayaller hayaletler arasına katıldı, onlar da geçkin yaşına aldırmaksızın nar çiçeği rengi elbiseler giyen bir kadın misali şehrin sokaklarında kendi kendine konuşarak dolaşıyor olmalı.

Evdeki hesabın çarşıya uymadığı, zorunlulukların keyfiyetin önüne engeller koyduğu, başkalarının üstlenmeye erindiği sorumlulukların sessiz bir gönüllükle kabullenildiği bir mevsim geçirdim. Bana göre yaz bitti, şimdi sadece uzun ve öncekilerden farklı olacağına inanmadığım o güzü beklemekteyim.

Bu yaz, Akdeniz ülkelerinden birinde adını bilmediğim bir sanatçı tarafından çekilmiş -sardunyalı, vapur dumanlı, hercaili, ortancalı - şu daracık sokak fotoğrafı gibiydi benim için: Sadece suretinden izlemekle yetindiğim, çiçeklerine dokunamadığım, kapılarını çalamadığım.

Yaşanmayan bir zaman nasıl yazılabilirdi ki?

hk, 15.8.2012

baharın işaretleri

Kimsesiz fotograflar albümü