Sabah karar vermiştim yazmaya ve cümlelerin sureti olacak resimi seçmek için dosyaları karıştırırken aklımdan geçenlerin, akşam olduğunda da aynı kalacağını bilmiyordum. Oysa tahmin etmeliydim, zira günler böyle geçiyor yıllardır, başladığım sıkıntıyla daralıp, karararak. Yaz geçti, sonbahar eşikte sabırsız, hep aynı kalan sadece düşüncelerim ve hayallerim.
Gidemediğim yerleri hayal ediyorum;
babaevinin odalarını mesela,
kırlangıç sesleri ile mor gölgelere gömülen dağları,
evin elimle koyar gibi bildiğim / birbirine adım uzaklığını ezberlediğim odalarını,
koridorun duvarını kaplayan kabartma desenli kağıdın parmak uçlarımdaki tanıdık haritasını,
rüzgârla uçuşan tüllerin beyazlığını,
çekmecelerden / dolaplardan yüzüme çarpan sabun, lavanta ve naftalin kokusunu,
yatak örtülerinin rengini,
kahve fincanlarındaki mavi mineleri,
resim çerçevelerinden gülümseyen siyah beyaz suretleri,
likör kadehlerinin gece mavisi ve gümüş karışımı gölgelerini
( ev yapımı vişne likörü ikram edilirken kadehlere konulan vişne tanelerinin buruk tadını),
akşam güneşi balkon camlarından içeri süzülürken duvarlarda göz kırpmaya başlayan gökkuşağı damlacıklarını,
...
Hayatımda hiç değişmeyen "şeyler ve haller" olmasını çok seviyorum bunları düşününce. Onlar yolumu ve aklımı yitirmemi engelleyen işaretler zira. Tıpkı yerden yükseldikçe ardında uçurum derinliği bırakan dağ tırmanışlarında kullanılan karabinalar gibi..
Onlara tutunmaktayım.
hk, 18.8.2012