15.8.12

bu yazı yazmak


Doksaniki gün oldu yazmayalı, mutfak balkonunda yarattığım minyatür ilkbahar bahçesinin hercaileri biteli neredeyse kırkbeş, fesleğenim kuruyalı otuzdört gün. Biri uzağa, diğeri yakına iki yolculuğa çıktım tek başıma: İkisi de tatil yapmak için değildi. İki roman okudum, bir de öykü kitabı. Bu yaz için hayal ettiklerime  yaklaşamadım bile, hayaller hayaletler arasına katıldı, onlar da geçkin yaşına aldırmaksızın nar çiçeği rengi elbiseler giyen bir kadın misali şehrin sokaklarında kendi kendine konuşarak dolaşıyor olmalı.

Evdeki hesabın çarşıya uymadığı, zorunlulukların keyfiyetin önüne engeller koyduğu, başkalarının üstlenmeye erindiği sorumlulukların sessiz bir gönüllükle kabullenildiği bir mevsim geçirdim. Bana göre yaz bitti, şimdi sadece uzun ve öncekilerden farklı olacağına inanmadığım o güzü beklemekteyim.

Bu yaz, Akdeniz ülkelerinden birinde adını bilmediğim bir sanatçı tarafından çekilmiş -sardunyalı, vapur dumanlı, hercaili, ortancalı - şu daracık sokak fotoğrafı gibiydi benim için: Sadece suretinden izlemekle yetindiğim, çiçeklerine dokunamadığım, kapılarını çalamadığım.

Yaşanmayan bir zaman nasıl yazılabilirdi ki?

hk, 15.8.2012

Hiç yorum yok:

baharın işaretleri

Kimsesiz fotograflar albümü