“...
hiçbir kent
vermez sevgisini
bir sevgiliyle dolaşmadan
içinde
öpüşmeden kuytularında
sen daha bekle.”
g.turan, görülen kentler (izmir)
Oradakine, 22.Şubat.2003
I.
Hep buraya dönüyorum:
Valizimin üzerindeki “varış yeri”
etiketinde hep bu kentin adı var.
Kurşunîsi ıslanınca mora kesen
kopya kalemiyle yazılmış bir şehir ismi,
inatçı / ısrarlı, adreslerimden
silinmiyor.
II.
Birkaç haftalığına gittiğim başka
ülke kentlerindeki otel odalarını düşünüyorum.
Geçici adresler, benimsenen, ilk
gün düzeninin korunamadığı, dışarıdan her gelişte küçük bir nesne ile
kalabalıklaştırılan; konaklama süresi uzadıkça sahibinin kişiliğine bürünen,
dağılan.
Odanın evcilleştirilmesi, sahibine
ve onun ev hallerine alışması uzun sürmüyor. Ve odaya konuk olanın yaşamına da
o “oda” konukluk ediyor...
Yerleşik düzenlerle
karşılaştırıldığında minyatür bir ev-bark edinme hali “otel odası”nda yaşamak.
Kira evlerine alışkın kişiler için
sürekli olan “sahiplenememe” duygusu, otel odalarında iyice yoğunlaşıyor; ama
yine de yabancı bir ülkenin her şeyine yabancı olunan bir kentinde “oralı” imiş
gibi görünebilmenin en kolay yolu küçük bir mahalleye benzeyen otelin
hanelerinden birine ait anahtara cebimde dokunabilmekten geçiyor.
Anahtarı ev sahibine bıraktığımda
valizimdeki etikette yine bu kentin ismini okuyorum.
III.
Alışmadan, onlarla ilgili
alışkanlıklarımı çoğaltmadan geçmek, ayrılmak istiyorum gittiğim kentlerden.
Alışkanlık özlem duygusuna hazırlık çünkü; zaman’la kızkardeş; sahiplenme ile
sırdaş. Alıştıkça sahipleniyor, sahiplendikçe alışıyor, sahiplendiğin ile arana
uzaklık ve zaman girdikçe özlüyor, özledikçe dönmek istiyorsun.
Oysa konuk olunan kentler
devinmeyi, değişmeyi; başka hallere /
biçimlere / düzenlere dönüşmeyi sürdürüyorlar. Konuk olan, o kentin
devinimi içinde sadece kısacık (göz kırpımı gibi) bir tanıklık / deneyim
yüklenip, yoluna devam ediyor. Bu yüzden, özlediği de kendi biricik
konaklamasının izlenimlerinden başka bir şey değil.
Dönmek, özlediklerinin (özleme
neden olan anı ve alışkanlıkların) erozyonu ile yüzleşmektir; hayal
kırıklığıdır, iç ezikliğidir.
IV.
“...
inkâr etse küçük limanların
bir fasikülden ince yolcu
defterleri
yolumun yollarından geçtiğini
silsem bir bir tüm katlarını
inşa halindeki şiirlerimin,
ve elimde avucumda kalan bir tek
çatı katı olsa
ele avuca sığmayan bir kasket gibi
...”
r.yunluel , karadeniz’de batan kum
saati
(katedral’den düşen kuş)
hk, yirmiüçşubatikibinüç