4.7.07

uzak

muammer yanmaz, st.antoin kilisesi-beyoğlu

1.
-belki- leri düşünerek...
gidemeyeceğim uzaklıkta hiçbir yer yok
ora’ların isimlerini aklımdan geçirmem yeterli...

kıtalar: siyasi haritalarda menekse moru ve kırmızı ile boyanmış,

adalar : adı sadece yerli halkının dilinde bilinen,

yarımadalar: sakinlerinin ada olmak için o ince uzun toprak parçasını durmaksızın suya kürekledikleri,

dağlar: yeryüzünün yırtıcı pençeleri,

nehirler: yataklarında akmaktan bunalmış, sabırsız, taşmak için yağmur mevsimlerini bekleyen,

göller: durgun/dingin ve kendinlerine mahkum, denize özenen ama bir iç denizi bile çağrıştıramayan,

denizler: başıboş ve başa çıkılmaz, taşıyan ve tutsak eden, sürgünlerine acımasız, yolcularına aldırışsız, içindeki evrene dönük, kendi bilinçaltında yaşayan,

gidemeyeceğin uzaklıkta hiçbir yer yok ora’larin isimlerini aklindan geçirmen yeterli...

2.Uzak’ı yakın edene... Yakın'ı uzaktan güzel gösteren’e:

-uzak- nedir? , diye sorsam (kendi kendime) bu soruyu doğru yanıtlamak için önce -uzak- olmam gerekir birinden ya da bir yerden, o halde bu soruyu (iki kez) cevaplayabilirim...

açılan (ya kişinin kendisi bir yerden baska bir yere giderek,ya yanındaki birisi kalkıp başka bir yere giderek ya da kişi birşeyi yaşamadığı için henüz, ya da yaşadıktan sonra onu özleyerek, yaratılan) aradır uzaklık...

ora’nın sıfatı uzak, göreceli, kah kilometre’lerle, kah ayak boyuyla, kah adımla, kah saatle, kah kulaçla ölçülen. yandaki oda da uzak olabilir / okyanusun öbür kıyısı da, ay da venüs de, üç ay sonra da üç gün öncesi de / gece de, düşler de anılar da...

"uzak", kişinin kendisi için beceremediği:
-nereye gidersen git, gelirsin kendinle-...

hk, 29.Mart

baharın işaretleri

Kimsesiz fotograflar albümü