28.4.07

İLÂN TAHTASI

İLÂN
YOLCULUK SEVENLER,
YOLCU OLMAYI ÖZLEYENLER,
AMA YOLCULUĞA ÇIKMAYA
ZAMAN, OLANAK BULAMAYAN
ya da
HÂLİ KALMAYANLAR...
GİŞESİ ÖNÜNDEKİ KUYRUĞA GİREREK
YERLERİNİZİ ŞİMDİDEN AYIRTINIZ.
KOMPARTMAN
KAMARA
ve
KOLTUKLARIMIZ
DÜŞ GÜCÜNÜZLE SINIRLIDIR!
hk, 28.4.2007

27.4.07

karartma...


... bazı akşamlar böyle gelir gökyüzüne. izlediğim ve hatta resmini küçücük zerrecikler halinde, mekanizmasını bile bilmediğim o incecik cihazın içine kaydettiğim için, hiç çekinmeden "benim gökyüzüm" de diyebilirim aslında...

bilin ki, bazen söyledikleriniz değil de, söyleyemedikleriniz / söylemeye cesaret edemedikleriniz / söylemek isteyip de "ama" dedikleriniz yüzünden bütün yaşamınızı etkileyecek hallerle yüzleşebiliyorsunuz... işte o zaman gök'yüzünüz filan kalmıyor, yerin dibine iniyor herşey, ne ağaç / ne bulut / ne çimen / ne hüt hüt kuşu / ne de yaprakları birbirine değdiren rüzgâr, her şey ama herşey kendiliğinden ve apar topar yeraltına yığılıyorlar. ne aklınız, ne ruhunuz eriyor bu olup bitiverenlere, öylece bakıp kalıyorsunuz gidiverenlerin ardından.

bilin ki, bazen sizi duymamak için kulaklarını ve hatta dudaklarınızı okumamak için gözlerini kapatıyor seslendikleriniz. böylece söylemedikleriniz yüzünden kapatıldığınız o yeraltı ülkesinde (ki, herkesin yeraltı kendine göredir: kimisinde Black Sabbath, kimisinde Edgar, kimisinde Gencebay çalar / kimisinin pencerelerinde siyah kadife perdeler, kimisinde gazete kağıdı, bazısında mor tüller asılıdır) sizin içinizde avaz avaz bağıran cümleler yankılanırlar...

Çocukluğumun karartma gecelerinde (1974 Kıbrıs Barış Harekatı'nda) siyaha gömülen nesnelerin biçimsizleştiğini, sadece mehtap ile aydınlanan sokakları, annemin ev bitkilerinin o loş, bulanık ışıkta soluk gölgelere dönüştüğünü anımsıyorum. 33 yıl sonra çocukluğumdaki o karanlığın bu kez çevremi değil de, düşüncelerimi, heveslerimi, heyecanlarımı yavaş yavaş ele geçirdiğini hissediyorum. Bunun için ne kadar üzgünüm bilemezsiniz...

Aklımın basamaklarından ruhumun yeraltına ineceğim el yordamı ile.
Ne zaman döneceğim bilmiyorum.

hk, 27.4.2007

sıkıntının ilâçları -VI- : güzel bir yemek [hindi şnitzel-pilav-sebze]

sıkıntının ilâçları -V- : yaşama, gülebildiğin yerinden tutunmak

by piyale madra

sıkıntının ilâçları -IV- : sahip olduklarının kıymetini bilebilmek / GULUMSE...

by piyale madra

25.4.07

bir dilim kara orman pastası...

bugün bir dilim "kara orman pastası" yemeğe ne dersiniz?
bir an önce noktalanması gerekli işlerin listesini
-ince uzun ve her satırı bir kaç sözcükten ibaret-
hem evde hem üniversitede
çalışma masamın tam karşısına astım:
okudukça yüreğim daralıyor,
paniğe kapılma zamanı değil (henüz), diye yineliyorum
kendi kendime (ama bu bir kandırmacadır),
aklımın benden çok daha iyi bildiğini
kendimden gizliyorum...
yazacaklarım düşüncelerimin arasından çekilip çıkartılmayı bekliyorlar,
düşüncelerim bitkin mi düşmüş ne,
yazmamak için neredeyse direniyorum.
yazsam olup bitecek:
cümleler bir sihirbazın yeninden çıkan birbirine düğümlü rengarenk eşarplar gibi
parmaklarımın ucundan kağıda dökülecekler,
ama işte ben
kendi sihirinin sihirbazı olmaktan yorgun,
belki de artık şapkamın içindeki tavşanın peşine takılıp
uzak uzak yerlerdeki kırlara gitmek istiyorum.
bir dilim "kara orman pastası"na gelince:
Mozart'ın piyano sonatlarını dinleyip annemi özlerken,
"peace rose" ile yudumlarken çayımı (bkz.hüzünlü nesneler sergisi),
üstelik olmak istediğim yerlerin hepsinden çok uzakken,
bir "teselli mükâfatı" diye geçirdim aklımdan,
"bir teselli mükâfatı"
hem yazan
hem de okuyan herkes için...
hk, 25.4.2007

24.4.07

yürümek...

burada ya da orada bir şehrin sokaklarında yürümek,
sevgili kırlangıçların akşam telaşıyla,
iyice acıktığımı hissederek,
yorgunluğa rağmen eve dönmemek için yürümek ,
sokaklarca / bloklarca / kapılarca / binalarca,
kimselerle buluşmayacağımı bilerek,
"yürüdükçeyürüdükçeyürümek"...
saçlarımı topladığım tarakları çıkardım,
bıraktım başımdaki ağrı gibi dökülsünler omuzlarıma,
Bryan Ferry dinliyorum:
" you must remember this
a kiss is still a kiss
a sigh is just a sigh
the fundamental things apply
as time goes by".
yazarken
kendikendim'le
kendikendime mi,
yoksa bana kendimi anımsatan biriyle mi
konuşuyorum bilemedim,
bilemediğim bir şeyi size nasıl söyleyeyim?
bekledimbekledimbekledim
burada
yazdıklarıma yazdıkları ile ses veren
kimse'leri göremedim,
bunun hüzünlü bir hal olacağını
ve
suskunluğa dönüşeceğini nereden bilirdim..
uyuyacağım artık.
hk, 24.4.2007

23.4.07

Piyale'nin çocukları :o))




23 NİSAN KUTLU OLSUN
sevinin küçükler
övünün büyükler
23 NİSAN KUTLU OLSUN!

baharın işaretleri

Kimsesiz fotograflar albümü