19.6.10

Yolculuk mevsimine başlarken..

Chagall, Pera Müzesi'ndeki sergiden

Yaz, yolculuk mevsimine dönüşeli çok uzun zaman oldu aslında, üniversitede öğrenciliğimin ilk yazından başlayarak en geç Temmuz başında valizler toplanmaya başlandı hep. Bu yüzden ne şehrin yaz haline tanıklık edebildim, ne tiril tiril yaz kıyafetleri ve beyaz ayakkabılarla sokaklarda dolaşabildim, ne de denize girip, gölgede kalın romanlar okuyarak tatil yaptım. Yirmisekiz sene boyunca bir kurala dönüşen bu durumdan çok yorulduğumu, ancak önceleri mesleki deneyim kazanmak için sürdürdüğüm bu yorucu çalışma temposunun, şimdilerde hep "elzem bir ihtiyacı" karşılamak için boyun eğilen bir profesyonellik eyleminin "tezahürü" olduğunu görüyorum. Diğer bir deyişle bu yolculuklara "mecburiyetten" çıkıyor, gittiğim yerlerde hep evimi ve dinlenmeyi düşünüyor, Mayıs ayında binbir hevesle düzenleyip, çiçekler açtırdığım balkonumun tadını çıkaramadığım, kedimden uzak kaldığım ve sabahlara kendi pişirdiğim sakızlı Türk kahvesi ile başlayamadığım için giderek daha çok rahatsızlık duyuyorum.

Sanırım "yaşamdaki amaçlar ile o amaçları gerçekleştirmeyi sağlayan araçlar yer değiştirmeye başladığında" beliren ve araçlar hayatın kontrolunu tamamen ele geçirdiğinde katlanılmaz olan bir hal bu. Araçların da değişmesi, kişinin enerjisine / deneyimine / hevesine / yaşına göre yenilenmesi gerekirken, 28 yıl öncenin iş yükü ve süresi ile 28 yıl sonrasının enerjisi / yorgunluğu ve bıkkınlığı ile aynı araçları kullanmayı sürdürmek artık çok anlamsız geliyor bana.

Hele yapmak istediğim "başka" işler varken...

Yolculuk mevsimi geldiği için günlüğün arka planına eski bir harita yerleştirdim; gideceğim yerlerden kartpostal gönderirim merak etmeyin, ama zaten şimdilik buralardayım...


hk, 19.6.2010

baharın işaretleri

Kimsesiz fotograflar albümü