21.10.06

oyuncak ayı ile uyumak...

Annem tığ ile üç renk yünden bir şal ördü bana. Şalım bugün geldi, ben de oyuncak ayılarım Kentoş (büyük, yelekli ve çapkın bakışlı olan) ve Felix'i (Berlin'li, ekose tulumlu ve küçük olan) yanyana, şalımın önüne oturtup, akşam güneşinin en tatlı ışığı altında resimlerini çektim.

Sonra düşündüm, "oyuncak ayı'ya sarılarak uyumak" bir çocukluk alışkanlığı ile açıklanabilir denli basit midir?

Yıllarca kucaklanan bir oyuncak ayı, ne zaman sandığa kaldırılır ?

Uyurken "birine" sarılmak isteyen, o "biri" ile karşılaşamaz, ya da o "birini" bulsa bile onunla uyuyamazsa -oyuncak ayısı- nı kucaklamaya devam mı edecektir?

Oyuncak ayı, "uyurken sarılmak istenecek denli sevgili olabilen" birinin yerini doldurabilir mi?

Merak ettim.

hk, 21.10.2006

17.10.06

H usulü uydurmasyon sebze çorbası



Dostlarım arasında benim gibi "tek kişilik sofra" kuranlar az değil, hele bir de iş dönüşlerinde (kış akşamları) sıcak çorba sevmeyen yoktur, eminim. Bu yüzden, "H usulü uydurmasyon sebze çorbası tarifi"ni vermeye kararlıyım. Eğer benim gibi 5.22'de gözünüzü açıp, bir daha da uyuyamayanlardansanız, sabah evden çıkmadan pişirip, akşam çorbanızı hazır bulabilirsiniz. Ama akşam eve aç ve yorgun gelmişseniz, üstelik de benim kadar sabırlı ve kararlı değilseniz, bu çorbayı yaparken "ay nereden kalkıştım bu işe", diyebilirsiniz; zira önce sebzeleri ayıklayıp, doğrayacağız; sonra da büyük bir tencereye koyup pişireceğiz.
H usulü uydurmasyon sebze çorbası:
Bunlarsız olmaz:
1 adet pırasa (pür-hassa)

1 adet büyükçe patates

1 adet orta boy soğan

1 adet orta büyüklükte kereviz

2 adet orta büyüklükte havuç

1/2 tablet et suyu

1 çorba kaşığı z.yağlı luna


2 çorba kaşığı un

3 çorba kaşığı yoğurt

1 yumurta
Nasıl yapacağız bu çorbayı, neyi neye katacağız?
Bütün sebzeleri bir güzel ayıklayıp, havuç ve pırasaları halka halka ( 0.5 cm kalınlığında); patates, soğan, kerevizleri küp küp (1 cm3) doğrayacağız. Hepsini büyük bir tencerenin içine doldurduktan sonra, 1 çorba kaşığı z.yağlı luna (sıvı yağ da kullanabilirsiniz elbette, ama 2 kaşık), 1/2 tablet et suyu ve 5 bardak su ve biraz da tuz ekleyip pişirmeye başlayacağız.

Çorbamızın sebzeleri pişerken :

  1. kitap okumak isterseniz: Enis Batur, Gönderen (Sel Yayınları); Ferit Edgü, Tüm Ders Notları (YKY); Benlik, Oruç Aruoba (Metis Yayınları); Ayfer Tunç, Taş-Kağıt-Makas (YKY)

  2. Internette küçük bir gezi yapmak isterseniz: http://www.sanalmuze.org/koleksiyon/

  3. Arkadaşlarınıza küçük e-kart sürprizleri yapmak isterseniz: www.hallmark.com

30-40 dakika sebzelerin pişmesi için yeterli olacak; biz de 3 çorba kaşığı yoğurt, 2 çorba kaşığı un, 1 yumurtayı tel çırpıcı ile iyice karıştırdıktan sonra ve bu karışımı pişirdiğimiz sebzelere yavaş yavaş ekleyip, sebzelerle iyice hemhal olmasını sağlayacağız. Tencerenin kapağını kapatıp, ateşi kısarak 5 dakika daha pişirdikten sonra, çorbamız hazır!

Eğer çorbanın çok koyu olduğunu düşünürseniz (ki, ben kıvamlı çorbaları seviyorum) dilediğiniz kıvama gelene dek sıcak su katarak, karıştırmanız yeterli olacaktır.

Biraz da karabiber serpince "H usulü uydurmasyon sebze çorbanız"ı kaşıklayabilirsiniz artık.

hk, 17.10.2006

16.10.06

İstanbul'da bir haftasonu


Pazar sabahı uyanmaya isteksiz İstiklâl Caddesi'nde yürüdüm, kahvenin tadı buruk buruktu, yudumlarken K dergisinin ikinci sayısını okudum (hepsini değil, sadece Agatha Christie ve Halikarnas Balıkçısı ile ilgili yazıları) ve saat on buçukta otelde olmam gerektiğini düşündüğüm için Tünel'e doğru yürürken fazla oyalanmadım. O saatte açık olan kitapçılar peşpeşe ve sanki raflarındaki kitapların okunmasını umursamayan / hatta onlardan bir an önce kurtulmayı uman tezgâhtarları ile başbaşaydılar. Kitapların sergilenişindeki sıradanlık ve düzensizlik isteksizliği çağrıştırdı. Kitapların yazarlarını düşündüm, yazının üretilme sürecini, bir kitabın sayfalarını var eden cümlelerin kuruluşunu, sözcüklerin seçimini: Ortaya çıkan iş'in böyle savrukça, sıradan ve niteliksiz bir işporta malı gibi sergilenmesine yazıklandım.
İstiklâl Caddesi'ne uçuşan ve çocukluğumdan bildiğim İtalyanca bir şarkının sözleri, -ciao cara come stai-, bir gece önceki mutsuzluğun üzerini örter gibi oldu. Iva Zannicchi'nin sesi. Roberto'yu Peppino di Capri söylüyordu. Kitaplardan elimi çektim; bu ne kadar uğraşsam da içselleştiremeyeceğim İstanbul ziyaretinden bana kalan -hoş bir şey- olsun diye "nostalgia della Italia" albümünü satın aldım. Sözlerini anlamadığım, ama sözcüklerinin ahengini sevdiğim şarkıları -orada duruşumu uzatan (bir şarkı daha dinlemek için), orada olduğum sürece beni mutlu eden (mutlu olmak bu kadar kolay işte)- başka yer ve zamanlarda da dinlemek istedim.
KÜP
Mücadele Çıkmazı'nın açıldığı caddeden
ne zaman geçsem, ahşap bir evin penceresinde
ifadesi yıldan yıla kendiliğinden sertleşmiş
bir kadın görüyorum -kıpırdamıyor
yerinden Eleni Katoğlu, kıpırdamıyor
yüzünde tek bir sinir ucunun çalışmadığı
tek bir kas ve taşlaşmış gözbebeğinde ışık,
neden gitmemiş de o kalmış anlamaya
çalışıyor, ne kadar ödemesi şart, bakıyor
durmadan pencereden ve anımsıyor
sıradan bir filmde duymuş olduğu sözleri:
Eskiden kalbi kırıldığı için ölen kadınlar
varmış - bomboş zamanda içi dolan küp.
Enis Batur, Doğu-Batı Dîvanı
Şiiri okuyunca düşündüm de, o eski zamanlarda yaşamış olsaydım, ölmüştüm çoktan.
hk, 17.10.2006

baharın işaretleri

Kimsesiz fotograflar albümü