28.5.08

şunu iyice anla ki...




" Bir kere şunu iyice anla ki, birini sevmek, bunun karşılığında sevilsen bile, sevilen kimseyi ilgilendirmeyen kişisel bir sorundur.", Pavese


Bu cümleyi aklımdan çıkarmayalı yıllar oldu, ama uygulanabilir bir düşünce olduğunu söyleyemiyorum (ne yazık ki) ...


"Korkak erkekler" ile "ne istediğini bilen kadınlar" arasında uçuşan cümleler havada ateş böcekleri gibi yanıp sönüyorlar. Ne istediğini bilen kadınlar, isteklerinin "sözde olanaksızlığı"nı göreceliğin hassas terazisinde tartıp, her defasında bir başka hayal kırığını akıllarından ve ruhlarından ayıklıyorlar. O yerin kanaması durunca, geriye ince bir iz kalıyor.


İzleri pudralamak mümkün olmuyor, kapanmıyorlar bir türlü.


Aşklı havalarda sızım sızım sızlıyorlar üstelik.


Korkak erkekler, kendi bencillik kurallarına hassasiyetle uyulmasını istiyorlar; hassas oldukları yegane alan böylece belirleniyor.


Ne istediğini bilen kadınlar korkak olmayan erkeklerle karşılaşırlarsa ne ala.


Bilgi acıdır daima.


Bilgi acıtır.


Hayal kırıklarını bir bir ayıklıyorum şimdi.


İzler çoğaldıkça, ben ne istediğimi daha iyi biliyorum.



hk, 28.5.2008

27.5.08

ıhlamurlu yazı



Ihlamurların dal uçlarında salkımlanan çiçekler Haziran’ı gözlüyor.

Mayıs beklentileri tüketildi.

Günler ağaçları meyvelendirirken, düşleri eksiltip azaltıp çoğaltıyor.

Aylara, mevsimlere sığdırmaya çalıştığımız küçük ve çocukça isteklerden söz ediyorum; hani bahar geldiğinden beri elini elinden düşürmeyen sevgili hallerine benzer şeylerden.

Ot kokusuna benzer içlenmelerden, saksağan gevezeliğini andırır sıkıntılardan, bulutların toplanışına benzer bunaltılardan, nereye koyacağımızı bilemediğimiz gülüşmelerden: Bunların her birinden uzaklaşma isteğinden söz ediyorum.

Düş geldi mi, kalıyor. Düş kendini kandırıyor, kandırıkçı düş, kanmaya dünden hazır akıl, aklı evvel yürek.

Kavuşmalar ertelendikçe ayrılıklar da gecikir, bu da Mayıs tesellisi.

Haziran’da ıhlamurlar açacak,
Temmuz'da yolculuklar başlayıp, uzun mektuplar yazılacak,
Ağustos yorgunluğu cebinde gelecek,
Eylül bahçeli bir evin odalarında kavak yapraklarının pır pırları ile dinlenecek..

Biz en iyisi ıhlamurlarımızı Eylül'de içelim.


hk

26.5.08

yağmur

abeerah suhail, teddy watching the rain
pencerenin önünde oturmuş yağmuru izleyen bir oyuncak ayı,
kollarını kavuşturmuş, iplikten siyah burnunu cama dayamış.
bir çocuğun marifeti olabilir. ( benim de. )
ben evimde biri 73 yaşında, üç oyuncak ayı ile yaşıyorum.
yaşadığım şehirde ilkbaharı erteleyen bir yağmur.
pencerenin önünde toz pembe, sarı çiçekli begonya, küpe çiçeği saksıları.
bir de anneciğimin yadigarı bitkiler, muhabbet kuşları.
pencereden yağmuru seyretmek mevsimi değil aslında.
yağmurun altında yürümek zamanı.
üç şemsiyem var, ikisi tek kişilik,
biri ise kolkola girmek,
adımları birbirine denk düşürüp, yavaş yavaş yürümek için.
yağmur yağıyor dışarıda,
oyuncak ayılarım pencere önünde, meraklı.
üçüncü şemsiyem kimbilir ne hayaller kuruyor...
hk, 26.5.2008

baharın işaretleri

Kimsesiz fotograflar albümü