Yeniden Mırrrrrrrrrhabaaaaaaa,
Cicciannem bugün tabağıma kılçıksız hamsi lokmaları koyarken dedi ki, "Daha ilk mektubun ama kendine beş okur edindin Akide, ben bile bu kadar zamandır yazıyorum, senin kadar ilgi göremedim".. O böyle deyince içim "cızzzz" etti, -kadıncağız boşuna mı oturuyor o kadar saat o ışıklı kutunun başında, parmakları, bilekleri ağrıyana kadar yazıp duruyor- diye içlendim doğrusu. Bu yüzden sıcak hamsilerin sadece beşte birini indirdim mideme, keyfim de iştahım da kaçtı birden.
Ama yine de sırayla Bediş'e, Bediş'in annesi Kekik Teyzeme, Erdem'e, Erdem'in annesi Demet Teyzeme ve Hülya Ablama en tatlı bakışlarımla bakıp, sıcacık patilerimle yanaklarını okşuyorum.
Son haberlerim ise şöyle: Evde keşfedecek yerler olduğunu bilsem de, kapıları hep kapalı tutulduğu için şimdilik sadece salon, mutfak ve kendi odamın kıyı köşesini gezebildim. Hatta geçen hafta bu keşiflerimden birini yaparken, mutfak dolabının altında mahsur kaldım. Korkudan sesimi de çıkaramadım, ama cicciannem çok akıllı kadın; beni ortada göremeyince adımı seslenmeye başladı. Ben de "viyk, viyk, viyk" diye bağırıp yerimi belli ettim, beni çekmecelerin altından çıkarabilmek için öyle çok uğraştı ki. Galiba onu da korkuttum biraz, bir sürü laf işittim çıkarıldıktan sonra.
Cicciannemin yemeklerinden tattınız mı bilmem... Bana şahane mamalar hazırlıyor; ciğerli, sebzeli, balıklı, paparalı, yoğurtlu, tavuklu ... İki hafta önce gittiğimiz beyaz gömlekli adam "evde kendi hazırladığınız taze mamaları vermeyi tercih edin" demişti, ama ciciannemin tüm kedili arkadaşları "kuru mama" diye ısrar ediyorlar. Cicciannemin de aklı karıştı, bana kalırsa ciğerleri / balıkları / tavukları lüpletmek pek güzel aslında..
Dün gece cicciannem bana bir de çıngıraklı kolye taktı, çıkarmak için parende attım / amuda kalktım / geri geri tepindim ama bana mısın demedi.. Şimdi nereye gitsem "çınnn çınnnn çınnnn" diye ses çıkarıyorum, cicciannem de geldiğimi anlıyor. Galiba bunu en çok da salonda uzuuuuun bir sopanın ucunda, süslü ve telden bir kutunun içinde oturan sarı kuşla samimi olmamı (!) istemediği için yaptı. Zira ne zaman o sopanın dibine gitsem, ya da kanepeye tırmanıp sarı kuşu seyretmeye başlasam, ciciannem beni yanına çağırıyor.
Şimdi kucakta evdeki öbür ışıklı kutuyu seyretmeye gidiyorum, içinde küçük boylu büyük insanlar konuşuyor, oraya nereden girmişler, cicciannem kutunun ışığını kapatınca nereye gidiyorlar anlamadım gitti. Hem belki cicciannem yün örer, ben de şişlerin kırmızı boncuklarıyla oynar, yün çekiştirir, biraz eğlenirim.
Yine yazarım söz. Herkese sarı kuşlu rüyalarrrrrrrrrrrrrr.
Mırrrrrrrrrrrrrrrr, mırrrrrrrrrrrrrrrr, mırrrrrrrrrrrrrrrrrrr...
AKİDE, 17.I.2009