tag:blogger.com,1999:blog-16019494578445059352024-03-07T16:46:31.883+00:00bir fincan yasemin çayıAklımdan, başımdan, içimden geçenleri; hatırladıklarımı, unutmak istemediklerimi, hasretini çektiklerimi, izlenimlerimi yazıyorum..Unknownnoreply@blogger.comBlogger365125tag:blogger.com,1999:blog-1601949457844505935.post-45922616341100872582019-12-27T04:21:00.003+00:002019-12-27T04:21:55.217+00:00<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiihd9m5BBlMXMdaht6Uxj_LXRTBq7JQtmXOby6awQIEVC_b8ppZjo21x9jdY7a3eIlkGepZNBXZhJiwOcwEa11CrV1uZM7_nBwpY5c-MvcsvclgUOUZK0O26qsSjF3rtqj1HKQa8-_lNnl/s1600/orman+dostlar%25C4%25B1+kutlama+masas%25C4%25B1nda.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="554" data-original-width="473" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiihd9m5BBlMXMdaht6Uxj_LXRTBq7JQtmXOby6awQIEVC_b8ppZjo21x9jdY7a3eIlkGepZNBXZhJiwOcwEa11CrV1uZM7_nBwpY5c-MvcsvclgUOUZK0O26qsSjF3rtqj1HKQa8-_lNnl/s400/orman+dostlar%25C4%25B1+kutlama+masas%25C4%25B1nda.jpg" width="341" /></a></div>
<br />
<br />
<div style="text-align: justify;">
Suskunluk zamanlarım için ne söyleyebilirim ki.. İki sene geçmiş üstünden son yazımın, oysa eskiden yapamadığım herşeye daha çok vaktim var artık, yazmamak içinse nedenim yok. Yine de bugüne / şimdiki zamana dair, anlatmaya ( benim için anımsamaya) değer olaylar öyle az ki. Belki de yaşantımın tekdüzeliğinden dolayı böyle hissediyorum; geçen sene Ağustos sonundan Aralık'ın ilk günlerine dek kaldığım İstanbul'daki evimde aklıma düşenler / içinde anneannemin, dedemin, ağabeyimin, anne ve babamın olduğu hikayeler / onların hayatta oldukları yıllara ait nesneler ve izler, orada sonbaharı geçirmenin bana öğrettikleri ile birleşince dünyanın bir ucuna keşif yolculuğuna çıkmış gibiydim oysa. Bilmem neden - Filbahrili Ev- ile ilgili yazılarımı -bir fincan yasemin çayı-na değil de, farklı bir güncenin (WordPress / Filbahrili Ev) sayfalarına kaydettim.<br />
Diyeceğim bir başka defterde de olsa o yazılar, 2018'de tamamen sessizliğin kuytusuna saklanmadığımı hatırlattı bana, iyi hissettim.<br />
...<br />
Aslında 2018 ve 2019 boyunca Instagram'a fotoğraflı kısa notlar düşerek kendim için bir bellek çekmecesi oluşturduğumu da itiraf etmeliyim. Becerebilirsem, o notların en can alıcı olanlarını buraya eklemek, hiç değilse bu -büyük defterin sayfalarına- birer gazete kupürü gibi iliştirmek isterim. Böylece -olup bitenleri derli toplu ve bir arada görmek, okumak- da mümkün olur.<br />
<br />
Yine herkes uykudayken ve ev soğukken düştüm bu notu.<br />
Yazıma eşlik eden illüstrasyonda yeni yılın ilk gününü kutlayan orman sakinlerinin dingin tebessümlerini sevdim en çok. Birlikte yaşadığım ve her sabah uyanır uyanmaz varlıklarına şükrettiğim kedi çocuklarımdan aşina olduğum o tebessümü.<br />
<br />
2019'un son Cuma sabahı, saat 07.20 / uyanıyor şehir / o halde "günaydın"..<br />
<br />
hk, 27 Aralık 2019<br />
<br />
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1601949457844505935.post-89576263998701633062017-03-15T06:00:00.000+00:002017-03-15T06:04:26.934+00:0013 Mart 2016 için bir Ankara yazısı..<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div style="-webkit-text-size-adjust: auto; color: #1d2129; font-family: 'San Francisco', -apple-system, BlinkMacSystemFont, '.SFNSText-Regular', sans-serif; font-size: 14px; letter-spacing: -0.23999999463558197px; margin-bottom: 6px;">
" Güzelim Ankara’nın, bize şehir değil ev olan, kucak açan sokakları, kan revan içinde. Evdir Ankara. Hani şu misafirliğe gittiğinizde buzdolabını açabildiğiniz sıcak ve teklifsiz arkadaş evlerinden. İstanbul gibi sürekli ve şımarıkça ilgi çekmeye çalışmaz. Tevazu sahibi olduğu için, kendisinden söz edip böbürlenmeyi sevmediğinden, sevilir sayılır.</div>
<div style="-webkit-text-size-adjust: auto; color: #1d2129; font-family: 'San Francisco', -apple-system, BlinkMacSystemFont, '.SFNSText-Regular', sans-serif; font-size: 14px; letter-spacing: -0.23999999463558197px; margin-bottom: 6px; margin-top: 6px;">
Şimdi nerede yürüsek, göz ucuyla, mahcubiyet ve acıyla bakar hale geldik taşına toprağına… Sur’da büyüyen çocuklar, Silvan’da büyüyen çocuklar da böyle düşünüyorlardır. Daha fazlasını, çok daha yaralayıcı olanını. İnsanın, adı geçtiğinde içini titreten mekânları kan ve parçalanmış insan bedenleriyle anması… Çok ağır bir şey bu.</div>
<div style="-webkit-text-size-adjust: auto; color: #1d2129; font-family: 'San Francisco', -apple-system, BlinkMacSystemFont, '.SFNSText-Regular', sans-serif; font-size: 14px; letter-spacing: -0.23999999463558197px; margin-bottom: 6px; margin-top: 6px;">
Önceki akşam 18.30 civarında, bizim Ankara’nın güzelim Güvenpark’ında sanırım şöyle bir şey oldu. Önünde koskoca ömür olan bir genç, otobüs durağından ailesini aradı. Eve gelirken bir şey isteyip istemediklerini sordu. Ardından parçalandı. Bir daha ne ailesi onu, ne de o, ana babasını görecek.</div>
<div style="-webkit-text-size-adjust: auto; color: #1d2129; font-family: 'San Francisco', -apple-system, BlinkMacSystemFont, '.SFNSText-Regular', sans-serif; font-size: 14px; letter-spacing: -0.23999999463558197px; margin-bottom: 6px; margin-top: 6px;">
Evet, önceki gün bizim Ankara’da olan buydu…"</div>
<div style="-webkit-text-size-adjust: auto; color: #1d2129; font-family: 'San Francisco', -apple-system, BlinkMacSystemFont, '.SFNSText-Regular', sans-serif; font-size: 14px; letter-spacing: -0.23999999463558197px; margin-bottom: 6px; margin-top: 6px;">
Bu cümleler Murat Sevinç'in Diken'deki yazısından alıntı.</div>
<div style="-webkit-text-size-adjust: auto; color: #1d2129; font-family: 'San Francisco', -apple-system, BlinkMacSystemFont, '.SFNSText-Regular', sans-serif; font-size: 14px; letter-spacing: -0.23999999463558197px; margin-bottom: 6px; margin-top: 6px;">
Pazar akşamından beri neden bu kadar derin ve koyu bir kedere kapıldığımı düşünüyorum. Bu sabah Murat Sevinç'in söyledikleri ile aklımdan geçenlerin aynılığı, onun söylediklerine bir kaç cümle ekleyip Ankara'daki yıllarımın sonunda -bu şehirle ilgili belleğime bir not düşme- isteğimi güçlendirdi. </div>
<div style="-webkit-text-size-adjust: auto; color: #1d2129; font-family: 'San Francisco', -apple-system, BlinkMacSystemFont, '.SFNSText-Regular', sans-serif; font-size: 14px; letter-spacing: -0.23999999463558197px; margin-bottom: 6px; margin-top: 6px;">
1991 yılından beri yaşadığım bu şehirin 2007 yılı Haziranına dek hemen her akşam yürüdüğüm, 2007'den sonra da otobüsle ulaştığım ya da önünden geçtiğim durağın önünde olup bitti o felaket. Binlerce akşam, karda, yağmurda, soğukta titreyerek hiç birini tanımadığım onlarca kişiyle birlikte otobüs beklediğim, beklerken çevremdeki öğrencileri, misafirlikten dönen ev hanımlarını, bir an önce evine gidip iki kap yemek pişirmek isteyen işçi-memur kadınları, eşini arayıp "eve bir şey lazım mı?" diye soran babaları, otobüse önce binip oturacak yer bulmayı umut eden sabırsız yaşlıları izlediğim durağın yanıbaşında.. Ve yolun karşısında babacığıma kışlık kasketlerini, sevdiği kravatlarını aldığım kumaş mağazasının, eskiden vitrini önünde uzun uzun oyalandığım Vakko'nun, sonradan yerine kahveci açılan Mısırlı'nın, merdivenlerinin dibindeki simitçiden akşam simidi aldığım üstgeçidin, Yüksel Caddesi'ne çıkan basamakların, hemen arka sokaktaki en sevgili dost Dost Kitabevi'ne giden geniş kaldırımın orada..</div>
<div style="-webkit-text-size-adjust: auto; color: #1d2129; font-family: 'San Francisco', -apple-system, BlinkMacSystemFont, '.SFNSText-Regular', sans-serif; font-size: 14px; letter-spacing: -0.23999999463558197px; margin-bottom: 6px; margin-top: 6px;">
Patlama anında evde olduğum için yazabiliyorum bu yazıyı, farkındayım. O an, orada olmadığım için şükretmem<br />
gerektiğini de biliyorum. Ama beni arayıp "iyi misin?" diye soran dostlarıma "iyiyim.." diyemiyorum.<br />
Zira eğer bir şehir eviniz olmuşsa, ve siz evinizde değilken ama orada komşularınız, arkadaşlarınız, anne babanız, kardeşiniz, eşiniz, çocuğunuz varken böyle bir felaket meydana gelmişse nasıl hissederseniz, öyle hissediyorum. Hiç önemi kalmıyor onları tanımamamın, daha önce hiç karşılaşmamış, hiç konuşmamış olmamızın hiç önemi kalmıyor. Zira o bomba benim evimde patladı; yirmibeş senedir sevdiğim, alıştığım, özleyeceğimi bildiğim, değişimine şahit olduğum, Güven Park'ın içinden geçip dolmuş duraklarına yürüdüğüm, ya da Sıhhiye'den yürüyüp otobüs durağında beklediğim evimde patladı o bomba..</div>
<div style="-webkit-text-size-adjust: auto; color: #1d2129; font-family: 'San Francisco', -apple-system, BlinkMacSystemFont, '.SFNSText-Regular', sans-serif; font-size: 14px; letter-spacing: -0.23999999463558197px; margin-bottom: 6px; margin-top: 6px;">
Kızılay'a gidebilecek miyim?, sorusu yanıtsız şimdilik. Gitsem de o kaldırımlarda ağlamadan yürümemin imkansız olduğunu biliyorum. Karşıyaka'daki babaevime her dönüşümde annemle babamın yokluğuyla yüzleşmek zorunda kalmaktan farksız hissettiklerim; ev aynı belki, ama onlar yok..</div>
<div style="-webkit-text-size-adjust: auto; color: #1d2129; font-family: 'San Francisco', -apple-system, BlinkMacSystemFont, '.SFNSText-Regular', sans-serif; font-size: 14px; letter-spacing: -0.23999999463558197px; margin-bottom: 6px; margin-top: 6px;">
Murat Sevinç'in dediği gibi: " İnsanın, adı geçtiğinde içini titreten mekânları kan ve parçalanmış insan bedenleriyle anması… Çok ağır bir şey bu."<br />
<br />
hk, 15 Mart 2016</div>
</div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1601949457844505935.post-83086006133210806602014-11-23T23:10:00.000+00:002014-11-23T23:10:02.284+00:00Kadraj<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjzB9Nj13KvimvcmiiDZd0Dv6mExozsisSi6LRfRwsZA1XRny9-pS7rli7fO6Iwdh7ilxlFpwFIdOugKmTSvmJgWA3AK2pEYnWt9Q6be5TJ-qbMgIm_S7DEIsVPf1PgtGbr9US9TiGFAFjp/s1600/10425478_10152853876424025_6958615100565208314_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjzB9Nj13KvimvcmiiDZd0Dv6mExozsisSi6LRfRwsZA1XRny9-pS7rli7fO6Iwdh7ilxlFpwFIdOugKmTSvmJgWA3AK2pEYnWt9Q6be5TJ-qbMgIm_S7DEIsVPf1PgtGbr9US9TiGFAFjp/s1600/10425478_10152853876424025_6958615100565208314_n.jpg" height="320" width="240" /></a></div>
<div style="background-color: white; color: #141823; font-family: Helvetica, Arial, 'lucida grande', tahoma, verdana, arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19px; margin-bottom: 6px;">
<br /></div>
<div style="background-color: white; color: #141823; font-family: Helvetica, Arial, 'lucida grande', tahoma, verdana, arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19px; margin-bottom: 6px;">
Kimi fotoğraflar kadraja sığmayan başka nesnelerin, ışık kaynağının, günün hangi saatinde çekildiklerinin, fotoğraf çekilirken odayı seslendiren müziğin, fotoğrafı çekenin aklından geçiverenlerin izini taşısalar da bu izi sezmek, farketmek, kavramak bir başkası için neredeyse imkansızdır.</div>
<div style="background-color: white; color: #141823; font-family: Helvetica, Arial, 'lucida grande', tahoma, verdana, arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19px; margin-bottom: 6px; margin-top: 6px;">
Bu yüzden fotoğrafa bakar, " bu abajuru fotoğrafını çekilmeye değer kılan nedir ki?", diye sorarsınız kendi kendinize; hiç bir anlam veremezsiniz, zira o kadrajın dışında kalanlar fotoğrafı<span class="text_exposed_show" style="display: inline;"> çekenin kadrajın ortasına yerleştirdiğinden çok daha fazlasıdır.<br />Hikayesi eksiktir nesnenin, kendi oradadır, ama eksiktir.<br />...<br />"Abajur çalışma masamın üstünde durur ilkokula başladığım günden beri, sınıf arkadaşlarının babama üniversite mezuniyet hediyesidir. Şapkası değişse de, ahşap bir vazoyu andıran gövdesi hep aynı alçakgönüllü sarı ışığı yayar. Abajura düşen gölge pencereden gelen anlık kış güneşi ile perdenin marifetidir. Masanın üstündeki gölgeler vazonun içindeki kasımpatılarındır ve çiçeklerin renklerini hiçe sayar. Odada sadece piyano sesi vardır, kediler ve kuş uykuda, ellerim açık pencereye rağmen sıcaktır. Yıllar yıllar boyunca sevemediğim Pazar öğleden sonralarını "mutlu saatlere" dönüştürme çabasının fotoğrafıdır aslında bu kare."<br />...<br />Böyle işte..</span></div>
<div style="background-color: white; color: #141823; font-family: Helvetica, Arial, 'lucida grande', tahoma, verdana, arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19px; margin-bottom: 6px; margin-top: 6px;">
<span class="text_exposed_show" style="display: inline;"><br /></span></div>
<div style="background-color: white; color: #141823; font-family: Helvetica, Arial, 'lucida grande', tahoma, verdana, arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19px; margin-bottom: 6px; margin-top: 6px;">
<span class="text_exposed_show" style="display: inline;">h, 23.11.2014</span></div>
</div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1601949457844505935.post-7568981436745094432014-11-23T21:49:00.002+00:002014-11-23T21:50:40.086+00:00Vitrin<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg5yk8worf3LjYm9fHKu79jyfEtN0zN52LvoB3t8SAl7uQTl_ibtrdI_VhznkC7-qauHPZqE4EtEKkZMLp0ZXpksHZiPWaNhh-09_AwO61ma0F1Zpq_ttH2t5G_435QL3UPSTZSpciFcWmq/s1600/SAM_0802.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg5yk8worf3LjYm9fHKu79jyfEtN0zN52LvoB3t8SAl7uQTl_ibtrdI_VhznkC7-qauHPZqE4EtEKkZMLp0ZXpksHZiPWaNhh-09_AwO61ma0F1Zpq_ttH2t5G_435QL3UPSTZSpciFcWmq/s1600/SAM_0802.jpg" height="400" width="360" /></a></div>
<br />
<br />
Neredeyse iki ay önce ilk sahibini bilmediğim ve 1950'lerde üretilmiş bir vitrin-konsol salonumun sol köşesine gelip, yerleşti. Son on yıldır edindiğim ilk ev eşyası: Tasarımı, bakımlı olması, zerafeti ya da fiyatının uygun oluşundan ziyade "kullanılmış", yaşlanmış hali, emektar ağırbaşlılığı idi onu tercih etme nedenim.<br />
...<br />
Yaşlanırken anneme benzemek istediğim sır değil artık; ya da annem gibi yaşlanmak istediğim. Onun güzel vitrini yıllar sonra gelmişti Karşıyaka'daki evimize, babamın çizip yaptırdığı ve evlendikleri günden beri kullandıkları yemek takımına uygun olarak tasarladığı yatay dikdörtgen formlu bu mobilyanın içinde anneannemin çeyizinden yadigar kahve fincanları, çivit mavisi likör takımı, annemin çok sevdiği ve ben çocukken misafirlerine ikramda kullandığı altın rengi fincan takımı, anneannemin filiz yeşili lokumluğu, zarif şarap kadehleri, minik cam biblolar durdu senelerce. Vitrinin içindeki nesnelerin anneme göre asla değişmeyen yerleri vardı, öyle ki her vitrin temizliğinin ardından milimetrik kaymalar bile olmaksızın eski yerlerine koyardı her birini.<br />
<br />
Sonra annem gidiverdi.Vitrindeki nesneler de evdeki diğer tüm eşyalar gibi O'nun yerleştirdiği düzende kaldı. İlk iki yıl el süremedim, cam raflar tozlandı, grileşti, filiz yeşili lokumluk donuklaştı, fincanlar pırıltılarını yitirdiler. Vitrinin o bakımsız, tozlu hali beni çok üzmeye başladı. Sonra bir gün kendi kendime dedim ki, "senin mesleğin korumak değil mi? nesneleri, hatıraları korumak, geçmişi korumak değil mi senin işin? koru o zaman!" Ama işte o an anladım vitrinin cam kanatlarını açmaktan neden çekindiğimi, zira ben annem gibi yerleştiremeyecektim o nesneleri, benim elim değince vitrinin düzeni de benim seneler boyunca bildiğim, sevdiğim, hatırladığım gibi olmaktan çıkacaktı. Annemin dokunduğu herşeye sirayet eden o müthiş güzellik, o iddiasız zerafet kaybolup gidecekti.<br />
<br />
İşte o yüzden nesneleri yerlerinden kaldırmadan önce değişik açılardan ve hiçbir yanılma payı bırakmayacak şekilde fotoğraflarını çektim, yakından ve uzaktan.. Ve sonra vitrini boşalttım, tozdan ve isten arındırdım her bir nesneyi, vitrinin içini de temizleyince çektiğim fotoğraflardaki düzene göre yerleştirdim hepsini eski yerlerine..<br />
<br />
Annemin belleğini fotoğraflara aktarmıştım, fotoğraflardaki düzeni parçalar halinde kendi belleğime. Her nesne O'nun koyduğu yerde ve olmasını isteyeceği gibi tertemizdi yeniden. Sonra yemek masasında annemin sandalyesine oturup, uzun uzun seyrettim zerafetini ve kederden ziyade mutluluktan ağladım..<br />
...<br />
Benim evimin vitrini anneminkinden çok daha yaşlı ve içinde "öksüz fincanlarım" (onların hikayesini daha önce anlatmıştım), annemin bana ev hediyesi olan anneannemin kahve fincanları, kışları içine nergis koyduğu yeşil kristal vazosu ve kırılmasından korktuğum, sevdiğim başka narin nesneler var. Bir müze vitrini gibi kalabalık değil içi ve yerleştirirken farkettim ki aslında herbir nesne kendi yerini seçiverirmiş sessizce.<br />
<br />
Annem gibi yaşlanmayı çok seviyorum.<br />
<br />
h, 23.11.2014<br />
<br /></div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1601949457844505935.post-91867221934452492062014-02-09T13:53:00.001+00:002014-02-09T13:53:39.141+00:00Anneciğim için doğumgününde..<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
Anneciğim, yedinci doğumgünü bu birlikte kutlayamadığımız.. Seni kucaklayıp, lavanta kokundan öpeli de yedi yıl olmuş. Ama ne farkeder ki, şimdi benden gayri tüm sevdiklerinle birliktesin, anneannem dedem, Tuvan'cığın, Bedroş'un.. Ercüment Amca, Celâl Amca, Şeref Amca, Nebahat Teyze de seninle; Azer Teyze, Neşe Teyze, Nezihe Teyze, sevgili arkadaşların, piyano öğretmenin Papelyan; sonra Kuş amca, Mara, Fato, Remziye Teyze, Vecdi Enişte.. Tuti şarkısını söylüyordur omuzunda, Çengi dizlerinde uyuyordur belki de, kimbilir..<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgErUbaHWekK0LuITqAqRK5sSAfpeDjNpAXDGzve6iuEBDgu0qR902F0mwAnXzhVccVbasFFZ7x24KaROgwBujjJkzVXlHIcNzGir0MS2HCP8GJ9aPdW1SXpxblvO3G14oCC3dWqj4gu8yf/s1600/papatyal%C4%B1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgErUbaHWekK0LuITqAqRK5sSAfpeDjNpAXDGzve6iuEBDgu0qR902F0mwAnXzhVccVbasFFZ7x24KaROgwBujjJkzVXlHIcNzGir0MS2HCP8GJ9aPdW1SXpxblvO3G14oCC3dWqj4gu8yf/s1600/papatyal%C4%B1.jpg" height="320" width="234" /></a></div>
<br />
<br />
Papatyaların açmış Şubat'ta, bir demeti kucakladım, seni kucaklar gibi..<br />
<br />
Seksendört yaşın seni bilen, seven, benden dinleyen, özleyenlere kutlu olsun..<br />
<br />
Çocuğun H, 9.2.2014<br />
<br />
<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="270" src="//www.youtube.com/embed/FwSVYz-c4X4" width="480"></iframe></div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1601949457844505935.post-2545612085063540122013-09-08T17:21:00.002+00:002013-09-08T17:32:17.223+00:00Zamansız, kendiliğinden ve çok sevgili *<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjkOaFBJ0JrWD12ArOELnzoHllqQPdnQMlma-Af4OIzUwW-xJ0UxBRg2ccnWGisLguHx4RCBmknPWaRbZb9paWAVtrupyD9ClAJ2RLxGyzhN4L7IiHENc1YO3l2ImNyynkpiOfGpFlMNWZO/s1600/do%C4%9Fanhisar.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjkOaFBJ0JrWD12ArOELnzoHllqQPdnQMlma-Af4OIzUwW-xJ0UxBRg2ccnWGisLguHx4RCBmknPWaRbZb9paWAVtrupyD9ClAJ2RLxGyzhN4L7IiHENc1YO3l2ImNyynkpiOfGpFlMNWZO/s400/do%C4%9Fanhisar.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
Hayatın yıllardan değil de, "an"lardan ibaret olduğunu düşünüyorum artık. Birbirinden farksız yinelemelerle yaşanan günlerden kişiye kal(an)lar. Bir de hiç değişmeyen ışık ve gölgeleri bir evin. Öyle ya evin önündeki ağaçlar kesilmedi ise, ya da pencerelerin ışığını azaltacak bir yapı yükselmediyse yanıbaşında, evin ışığı ve gölgesi hep aynı kalır. Eşyalar değişir, eşyaların yerleri değişir, duvarların rengi, minderlerin yüzleri, sedir örtülerinin işlemeleri, çerçevelerdeki resimler hatta, ama işte bir evin pencereleri / balkonları hep aynı iken o evin ışığı ve gölgesi hiç değişmez. Aslında bu ne müthiş ve iyi korunan ( kendi kendini koruyan) bir anı'dır (eski) bir ev için.<br />
<br />
Tül perdelerin sakin kıvrımları arasından süzülen akşam güneşi minderlerin, halının üstüne hep aynı uzunlukta ve benzer kıpırtılarla düşer, dışarıdaki kavak ağacı böyle ister çünkü. Hani altmış yıl önce pencerenin önündeki sedirin köşe yastığına sırtını verip dışarıyı seyredenin yüzünü usulca okşayan ışık, yarın orada oturup yorgunluğunu minderlere bırakacak olanı da beklemektedir.<br />
<br />
İşte hem de bu yüzden an'lardır en kıymetli anılar: Artık bu odaya her adım atışında hep öyle hatırlarsın pencerenin önünde oturup da yolunu bekleyeni. Işığı ve gölgesi ile evin.<br />
<br />
<div style="text-align: left;">
Ben sanırdım ki, sadece yaşadığım, bildiğim ve içinde / bahçesinde an(ı)larımın olduğu evleri sevebilirim; öyle değilmiş meğer. Lawrence Durrell'in Justine'de söylediği "<i>Bir kent içinde sevdiğiniz biri yaşıyorsa, bir evrendir</i>.", cümlesindeki gibiymiş evler de. Gitmediğim, eşiğinden içeri adım atmadığım, ışığına ve gölgesine bulanmadığım, duvardaki aynasında suretimi görmediğim, sahiplerine sarıl(a)madığım bir evi de çok sevebilirmişim meğer..</div>
<div style="text-align: left;">
<span style="line-height: 16px;"><br /></span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="line-height: 16px;">İlkokula giderken söylerdik" Orda bir köy var uzakta" diye başlayan şarkıyı. Notaların seslerini doğru öğrenmem için annem piyanoda bir kaç kez çalar, çalıştırırdı beni. O şarkının (Ahmet Kutsi Tecer'in şiiri) ikinci kıtasında derdi ki: " Orda bir ev var uzakta</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="line-height: 16px;"> O ev bizim evimizdir.</span><br />
<span style="line-height: 16px;"> Yatmasak da kalkmasak da</span><br />
<span style="line-height: 16px;"> O ev bizim evimizdir."</span><br />
<span style="line-height: 16px;"><br /></span>
<span style="line-height: 16px;">Çocuk aklımla " neden gitmiyorlar evlerine?", diye düşündüğümü hatırlıyorum bu şarkıyı söylerken. </span><br />
<span style="line-height: 16px;">Ne gariptir ki, yıllar sonra kendimi </span><span style="line-height: 16px;">kendi şarkımdaki evlerden uzak,</span><span style="line-height: 16px;"> o şarkıdaki yol'un başında bekler buldum, :</span><br />
<span style="line-height: 16px;"> " Orda bir yol var uzakta</span><br />
<span style="line-height: 16px;"> O yol bizim yolumuzdur</span><br />
<span style="line-height: 16px;"> Dönmesek de, varmasak da </span><br />
<span style="line-height: 16px;"> O yol bizim yolumuzudur."</span><br />
<span style="line-height: 16px;"><br /></span>
<span style="line-height: 16px;"><br /></span>
<span style="line-height: 16px;">İyi ki evlerin an'larını koruyan ışık ve gölgeleri var: Onlar ki zamansız, kendiliğinden ve çok sevgili..</span><br />
<span style="line-height: 16px;"><br /></span>
<span style="line-height: 16px;"><br /></span>
<span style="line-height: 16px;"><br /></span>
<span style="line-height: 16px;">* V'm için.</span><br />
<span style="line-height: 16px;"><br /></span>
<span style="line-height: 16px;">hk, 8.9.2013</span></div>
</div>
Unknownnoreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1601949457844505935.post-56531654093758141242013-09-06T19:58:00.001+00:002013-09-06T19:59:46.741+00:00"artık bu evin bir odası İstanbul"<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiYjs7g9l2Afaep4MqYIb46dMKFxI90-2Sv3FIM5wAT1j_7XjwYjEZX2abYVsDAG0Jh1o7raJu3ct9TrheDbUqo15H4b9ThAw3CzEwSTQ__GxRlbu4zFFufB-WOfCKc0OM8nWJQH08FehBn/s1600/red_leaves_ubuntu.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiYjs7g9l2Afaep4MqYIb46dMKFxI90-2Sv3FIM5wAT1j_7XjwYjEZX2abYVsDAG0Jh1o7raJu3ct9TrheDbUqo15H4b9ThAw3CzEwSTQ__GxRlbu4zFFufB-WOfCKc0OM8nWJQH08FehBn/s320/red_leaves_ubuntu.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<br />
Bir şehirin seslerini, renklerini, sokaklarını özlemek; o şehirdeki bir evi, o evde yaşamış ve bir daha o eve dönmesi mümkün olmayan kimselere / o kimselerle yaşanmış hatıralara boyanmış bir evi özlemek; hem de o şehire gitmekten korkacak kadar...<br />
<br />
İlk cümle böyle mi olmalıydı, aslında emin değilim, uzun zamandır yazmaya kalkışıp vazgeçiyordum: Herşey geçen sonbahar İstanbul'daki evimin yakınındaki mefruşat mağazasının vitrininde gördüğüm şarap ve altın rengi sarmaşık yaprakları ile bezeli perdelerle başladı. Bayram tatiliydi, mağaza kapalıydı. Kadıköy çarşısındaki ciğerci dükkanının önünde sabırla bekleyen sokak kedileri gibi gidip gelip seyrettim o kumaştaki kızarmış yaprakları. Üç gün boyunca pencerelerimde hayal ettim o keten perdeleri, zira onlar benim için on sene öncesine kadar hemen her sonbahar annem ve babamla birlikte yaşadığım İstanbul'du.<br />
Ağaçlarından dökülen at kestanelerini ceplerimize doldurduğumuz, bahçedeki kuru çam iğnelerini süpüre süpüre bitiremediğimiz, pencerelerden evin içine işleyen güneş ışığının ılık aydınlığında sohbet ettiğimiz, Çarşamba günleri sokak aralarında kurulan semt pazarından alınmış son yaz sebzelerini ayıkladığımız o küçücük mutfağın penceresinden, onca apartmana rağmen nasıl, nereden yol bulduğuna akıl sır erdiremediğimiz güneş huzmeleriyle teselli bulduğumuz evin İstanbul'u.<br />
<br />
İstanbul'daki mefruşat mağazası ben orada iken hep kapalıydı. Zaman tükendi, döndüm senelerdir yaşayıp da bir türlü sevemediğim bu şehire. O perdeler de İstanbul'undu zaten, tüm o hayal(et)lerle birlikte orada kaldı.<br />
<br />
Derken bir yıl geçti, ama bir deniz kestanesi gibi dikenlerini aklıma ve kalbime batırarak, tam iyileşiyorum derken bir daha, bir daha batırarak. Üstelik her defasında daha derine gömerek dikenlerini. Geçti kış, geçti bahar, yarım yaz geçti. Yarım yaz, diyorum zira yaz ortasında bir tür "inziva"ya çekildim:<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
Tıpkı başını ve ayaklarını kabuğunun içine saklayan ve içeride kalmak için inatla ve sabırla direnen bir kaplumbağa gibi çevremdeki herkesten sakınıp, saklanarak. Saklanırken uyuduğum odanın pencerelerindeki perdelerin yirmiüç yıllık ve güneş solgunu nefti yeşilinde boğulduğumu hissettim bir sabah. Daha fazla boğulmamak için de yaz başında gözüme kestirdiğim "kuşlu" perdeleri diktirmeye karar verdim. Perde siparişini vermeye gittiğimde ne göreyim, on sene önceki o canım İstanbul, bir sene önce aklımı çelen o şarap ve altın rengi sarmaşık yaprakları ile karşımda durmuyor mu..<br />
<br />
Sonra?<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_dhf-MQhZ9bcLrIok6QEa85UAKmnpYL7qGo3N9OsaQx6X-HdFnJncB9KW_svbiCRRlc4C4ZU2Ne1uuoMe4GC8ugf3I-goukvAKn13ZF5BrLS6UBGNg4Gng8X7Ct740TdNcNUOacLp01U3/s1600/2013-08-31+13.06.12.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_dhf-MQhZ9bcLrIok6QEa85UAKmnpYL7qGo3N9OsaQx6X-HdFnJncB9KW_svbiCRRlc4C4ZU2Ne1uuoMe4GC8ugf3I-goukvAKn13ZF5BrLS6UBGNg4Gng8X7Ct740TdNcNUOacLp01U3/s320/2013-08-31+13.06.12.jpg" width="217" /></a>Sonra, benim şimdi annemi düşündüğüm gibi, annemin de anneannemi andığı ve içlenişini derin bir iç çekişle, ama sözcüklere dökmeden, kah uzun suskunluklara kapatıp / kah yumuşacık bir yastık gibi başına yasladığı o sonbahar günleri, üç kanat perdeyle geri geldi. Ne garip ve akıl almaz değil mi?<br />
<br />
"Bir şehirin seslerini, renklerini, sokaklarını özlemek; o şehirdeki bir evi, o evde yaşamış ve bir daha o eve dönmesi mümkün olmayan kimselere / o kimselerle yaşanmış hatıralara boyanmış bir evi özlemek; hem de o şehire gitmekten korkacak kadar...".<br />
<br />
Bazen başladığı gibi bitmeli bir yazı.<br />
Artık bu evin bir odası İstanbul..<br />
<br />
hk, 6.eylül.ikibinonüç<br />
<br />
<br />
<br /></div>
Unknownnoreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1601949457844505935.post-15192408674194671872013-08-27T19:48:00.000+00:002013-09-22T07:02:45.194+00:00ada faresi<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgBi_07TOgDge64cn2MlwG3NACyRdUb0rcYCgXt1hv0xmsYhaTspYTJFFi6X0SPO39qZcJQCmYibClsrnDFKEJtK4ZZkth4L8IlouNAMBEScPpsqQcFCtRszYWFQA6F3bLwd5FHYOqCKJrm/s1600/merdiven.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgBi_07TOgDge64cn2MlwG3NACyRdUb0rcYCgXt1hv0xmsYhaTspYTJFFi6X0SPO39qZcJQCmYibClsrnDFKEJtK4ZZkth4L8IlouNAMBEScPpsqQcFCtRszYWFQA6F3bLwd5FHYOqCKJrm/s320/merdiven.jpg" width="213" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
An geliyor tükeniyor ne varsa.</div>
<div style="text-align: justify;">
Varlığın ve yokluğun bir farkı kalmadığı için belki.</div>
<div style="text-align: justify;">
Sıradan, kanıksanmış ve yinelenen hallerden kurulu bir labirent içinde dolaşan "ada faresi" misali, </div>
<div style="text-align: justify;">
ada fareleri kar gibi beyaz olur, derdi annem, ben hiç ada faresi görmedim,</div>
<div style="text-align: justify;">
ne garip / annemin anlattığı her şeye inandım / inanır(d)ım ben, inanmamam için tek bir neden bile yok(tu) zira.</div>
<div style="text-align: justify;">
Annemden sonra kimseye..</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Birisi bir başkasının ( kendi çocuğunun mesela) miladı olabilir mi?, diye sorsalardı bana,</div>
<div style="text-align: justify;">
cevap vermeden önce düşünürdüm uzun uzun,</div>
<div style="text-align: justify;">
eskiden ama.</div>
<div style="text-align: justify;">
Eski dediğim,</div>
<div style="text-align: justify;">
2007 Mayıs'dan önce sorsalardı bu soruyu,</div>
<div style="text-align: justify;">
düşünürdüm elbette,</div>
<div style="text-align: justify;">
cevabım yine "evet" olurdu muhtemelen,</div>
<div style="text-align: justify;">
ama o "evet" ile bugünki arasında "annem kadar bir fark" da olurdu,</div>
<div style="text-align: justify;">
buna hiç şüphe yok işte.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
An geliyor tükeniyor ne varsa,</div>
<div style="text-align: justify;">
varlık ile yokluk aynı.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ve artık ben kar gibi beyaz bir ada faresiyim..</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
hk, 27.08.2013</div>
</div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1601949457844505935.post-46559325649998970652013-05-06T19:23:00.002+00:002013-05-06T19:23:43.615+00:00hayal et...<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh2TPEDD6r92e6Dnr_JzUVvwOl44sk42tafRAGzYB_-62qAtg0jGL9_wosghb2rjumGm3Iri8_W731NCnzqPVmH1fQq_7LUakpOCNNzUZTv6CqgtofODBqHY3JwT1hl8EvNZcQut_okYOVr/s1600/k%C4%B1rlang%C4%B1%C3%A73.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh2TPEDD6r92e6Dnr_JzUVvwOl44sk42tafRAGzYB_-62qAtg0jGL9_wosghb2rjumGm3Iri8_W731NCnzqPVmH1fQq_7LUakpOCNNzUZTv6CqgtofODBqHY3JwT1hl8EvNZcQut_okYOVr/s320/k%C4%B1rlang%C4%B1%C3%A73.jpg" width="238" /></a></div>
<br />
Yağmur oluğu ile çatının arasına yuva yaptı kırlangıçlar bu sene, bana daha yakın olmak, baharı yaza bağlarken o deli dolu çığlıklarını daha çok duyurmak ve seni her zamankinden çok özletmek için. Kandım onlara, kanmaya hazırdım çoktan. Gidiverdiğinden beri kırlangıçlara, leylaklara ve sesinin tınısına kanıyorum hep, usulca fısıldıyorsun ben kederlenince, sesin bir dünya oluveriyor hemen, sesin tanıdığım tüm sesleri bastırıyor, yekpare bir gökyüzü gibi kaplıyor zihnimi / zihnimi kaplayan gökyüzünde kırlangıçlar deli deli uçuşuyorlar.<br />
...<br />
Hep hayal kurar oldum sen gittikten sonra, çocukça değiller yine de, anlatsam sana severdin, eminim. İyi ve güzel hayaller, içinde senin / anneannemin / ağabeyimin olduğu hayaller. O hayallerin biçimlendiği, cisimlendiği hayalevler, bahçeler. Cennetin nasıldır bilmiyorum elbette, ama bana öyle geliyor ki, insanın sevdikleri ile birlikte olduğu her yer cennette bir kuytu bahçe.<br />
...<br />
Sevdiğim kimseden vazgeçmemeyi öğrettin giderken, bunu biliyor muydun sahi? Senin bana çocukluğumda pişirdiğin muhallebilerin üstüne tarçından çizdiğin kelebekler misali, kahveyi kaplayan süt köpüğüne kahverengi şekerle gülen bir yüz çiziveren ve ben yolculuğa çıkarken arkamdan "okuyup üfleyen" o sevdalı güzel adam gibi, mesela. Ya da baharın ilk papatya demetini, sakızlı kahveyi, İzmir gevreğini senin yerine bana gönderen; sesimle gülen ve ağlayan; tütsülük zeytin yapraklarını kendi bahçesindeki ağaçtan toplayıp getiren ve halimi merak ettikçe usulca sesleniveren o güzel kadınlar gibi..<br />
Sen bana hissettirmeden yaşamaktan vazgeçtiğin için belki de, şimdi yokluğunun açtığı bu uçsuz bucaksız boşluğu sevdiklerimin sözcükleri, sesleri ile yamıyorum ben. Zor ama çok zor bir iş bu, çok uğraşmak, inat etmek şart, yamaların söküldüğünü, çiçeklerin kuruduğunu, kuşların öldüğünü, ellerimin yaşlandığını, sesimin kısıldığını, bedenimin bitkinleştiğini bile bile ve bunların hiçbirine aldırmadan yamamayı sürdürmem gerek. Zira zaman geçtikçe boşluk genişliyor, tıpkı uzay gibi, uzayın zihnimde bir türlü somutlaştıramadığım derinliği gibi yokluğun, biliyorsun değil mi, sahi biliyor musun?<br />
...<br />
Hayal bahçelerde hayalevler kurdum senin için; hani şimdi bu hayatta birlikte olmayı sürdürseydik, hayal edemeyeceğin güzellikte hayaller... Hayalperest bir çocuğun var artık.<br />
...<br />
Geçen yaz yazıldı adın, mühürlendi nefesin bir taşa. Her harf güzel, her hecen kendin. Bir de kırlangıç işledi taş ustası adının üstüne, gökyüzüne doğru uçuveren. Sen kırlangıçları çok sevdin, kırlangıçlar da seni hiç bir bahar hayalkırıklığına uğratmadı. Ve işte taştan kanatlanan o kırlangıcın hatırına belki de, bu şehirde geçirdiğim yirmiüç sene boyunca ilk kez gelip yuva yaptılar penceremin kıyısına.<br />
<br />
Gerçekler hayal olur da, hayaller gerçek olmaz mı ?<br />
...<br />
Yarın sana bir demet papatya getirecek genç bir adam, ki ben getirdim farzet. Hatırlayacaksın zaten, çok uğraştı geçen yaz, şimdi Boğaz rüzgârını erguvan ağaçları ile okşayan o minyatür bahçeni kurmak için.<br />
<br />
Yarın beni seven herkes, ama öylesine değil, yüreği pır pır ederek seven kim varsa seni benden daha çok sevecek. Bilirler zira senin çocuğun olduğum için "böyleyim ben". Hayal et, hayal et, hayal et ki, yamadığım yokluğunun aralıklarından incecik ve duru bir ışık huzmesi gibi sızıp sana ulaşabileyim!<br />
<br />
6.Mayıs.2013, hk<br />
<br /></div>
Unknownnoreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-1601949457844505935.post-92205092057701908082013-04-03T12:59:00.000+00:002013-04-03T20:34:55.282+00:00köstekli takvim saati<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on"><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgdsFYDKtwEH4HepCi3LFDG6eSMiSCplw3t0FycD19Ffb_-9Q_hwwMK06H1h-0yfld95zTeQGh5gQ0WMwfLLUt9443BCvb3fStL_f_9yuB4LT9lg52OSlLvfmp0tUcWMsPzL16Zv4fQpEaX/s1600/time-travel-clock.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgdsFYDKtwEH4HepCi3LFDG6eSMiSCplw3t0FycD19Ffb_-9Q_hwwMK06H1h-0yfld95zTeQGh5gQ0WMwfLLUt9443BCvb3fStL_f_9yuB4LT9lg52OSlLvfmp0tUcWMsPzL16Zv4fQpEaX/s320/time-travel-clock.jpg" width="320" /></a></div><div class="MsoNormal" style="line-height: 14.4pt;"><span style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;"><br />
</span></div><div class="MsoNormal" style="line-height: 14.4pt;"><span style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">köstekli takvim saati<o:p></o:p></span></div><div class="MsoNormal" style="line-height: 14.4pt;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="line-height: 14.4pt;"><span style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">Çinko şemsiyelikli ceviz portmantonun tamkarşısında asılı, cercevesi<br />
ve camı tozlanmış siyah-beyaz Ahmet Hamdi Tanpınar portresinin<br />
altında loş bir oyuk gibi duran, arkaya yaslanmış kanadı kahverengi<br />
yağlıboyayla boyanmış pencereden başımı içeriye uzatıp seslendim,<br />
"ayarlanacak saatim var!".<br />
İçeriden "kürdilihicazkar makamında" bir şarkının nakaratına kendi<br />
sesiyle katılan orta yaşlı, topluca, saçlarının kestane rengini<br />
kınayla koyulaştırmış, gözlüklü, yeşil gözlü bir kadının iç<br />
cekişi geldi. Şarkıya ara vermek istemediği yüzünün her halinden<br />
belli bir huzursuzlukla pencerenin iç tarafındakı küçük odayı<br />
üçbuçuk adımda katedip, masasının başına geçti. Yine de gülümsedi,<br />
aklı radyoda olsa da, o bir şarkılık mutluluğunu böldüğüm için bana<br />
içerlemiş görünmek istemiyordu besbelli.<br />
<br />
Köstekli takvim saatini çantamdan cıkarıp, aramızdakı pencerenin<br />
geniş pervazına yerleştirilmiş ve içi bordo rengi kadife kaplı<br />
kutunun içine bıraktım. Kadın saati almak için uzandığında bembeyaz pamuklu <o:p></o:p></span></div><div class="MsoNormal" style="line-height: 14.4pt;"><span style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10.0pt;">eldıvenler giymiş olduğunu farkettim.<br />
Saatin kapağını actı, arkasını çevirdi, sonra da masanın üstündeki<br />
deri ciltli kalın deftere işlek ve okunaklı bir el yazısı ile bir<br />
şeyler yazdı. Derken yüzüme bakmadan "sizin adınız efendim?" diye<br />
sordu; söyledim. İsmimi deftere kaydettikten sonra, incecik bir<br />
sicimle saatin zincirine bağladığı ufacık etikete defterdeki kayıt<br />
numarasını kopyaladı. Ve kösteklı takvim saatimi kadife bır keseye<br />
yerleştirip, pencereden görülmesi mümkün olmayan, ama aynı odanın<br />
içinde bulunan bir çekmeceye koydu (bu son hareketini ahşap<br />
çekmeceden gelen sürtünme sesinden anladım kuşkusuz).<br />
<br />
Masasına dönünce, üzerinde ismim, günün tarihi ve teslimat saati,<br />
kayıt numarası, saatin cinsi (köstekli takvim saati) yazılı bir<br />
makbuzu da bana uzattı sessizce.<br />
"Pekı, ne zaman geri alabilirim?", dedim.<br />
" İade tarihini makbuzun arkasına yazdım efendim", dedı.<br />
Kağıdı çevirdim, " 26.Ocak.2003" yazılıydı.<br />
" Teşekkür ederim", dedim, " Dilerim benim yüzümden yarıda kalan o<br />
şarkı yeniden çalınır radyoda."<br />
Hiçbir şey söylemeden gülümsedi, içinde mutluluk / mahcubiyet / keder<br />
olan bir tebessüm.<br />
"Şemsiyenizi unutmayın, yağmur hızlandı", dedi göz ucuyla pencerenin<br />
öbür yanındaki küçük odanın bana gözükmeyen bir yerlerine bakarak.<br />
<br />
Şemsiyemi açtım: artık hiçbir yere yetişmem, hiçbir vapuru kaçırmam,<br />
hiçbir randevuya geç kalmam mümkün değildi; saatsizdim.<br />
<br />
Sadece bir takvim şimdi ihtiyacım olan, o da sadece 26.Ocak, Pazar<br />
gününü unutmamak için.<br />
<br />
<br />
hk<br />
6.I.2003<o:p></o:p></span></div></div>Unknownnoreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1601949457844505935.post-957048507517488462013-03-17T16:43:00.001+00:002013-03-17T16:45:06.168+00:00kum taneciği<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg1SAH3PRQ-ckDmB5w1botpfpnUXR83EQo_bHvShgXpIu74UO6T81nLdMRRfXllarVQqe_ujrMDre6VblDgHdAKYMlQbURlsiAR5aRjTacPtPQ7BEjqM07nltgtc34qrRlmkqdILjyMzwUO/s640/blogger-image-587327028.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="247" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg1SAH3PRQ-ckDmB5w1botpfpnUXR83EQo_bHvShgXpIu74UO6T81nLdMRRfXllarVQqe_ujrMDre6VblDgHdAKYMlQbURlsiAR5aRjTacPtPQ7BEjqM07nltgtc34qrRlmkqdILjyMzwUO/s320/blogger-image-587327028.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bir kum taneciğinin ikiyüz elli kere büyütülmüş halidir bu fotoğraftaki, rengarenk parçacıkları ve "kalbi" ile</span><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"> akıl almaz bir evren. Denizin dibinde, birbirinden ayırt edilemeyecek denli çok, </span><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">sıradan ve dilsiz</span><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"> kum taneciğinden biri olarak yaratılmak nasıldır merak ediyorum. Sadece merak etmek de değil aslında, o kum taneciğine imreniyorum.</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Pazar akşamı, pencereyi açtım üşümek için, derin derin nefes almak ve üşüdüğümü hissetmek için. Odanın sessizliğinden mi, yoksa aklın acıyan / acırken acıtan sözcüklerinden mi kurtulmak istediğimi bilemedim bir türlü. Bilemediğini öğrenmek istemez mi insan? Öğrenmeyi de istemedim. Aklımı hiç durmadan acıtan bilgilerden daha fazlasına sahip olmak istemiyorum, hatta bildiklerimi de unutup, bir kum taneciğine dönüşmek tek derdim.</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Beni bilen herkesin belleğinden silinmek ve okunduğu an unutulacak bir cümle gibi sönüvermek istiyorum. Şimdi en çok da o kum taneciğine imreniyorum.</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">h, 17.03.2013</span></div>
</div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1601949457844505935.post-74433196758505880212013-01-21T23:18:00.000+00:002013-01-21T23:18:14.092+00:00açıl susam açıl<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiYqScDq3qVf8s4Bm0OO_dB7gfiINfVB7r8nnlwSW1UJOpBPJ6bxUkMM09qYDaqJpZDcu4frl2WptdFoBL_nUpzNzBnblCNEWpUrvTpdERGVuCnoRKuZns7wgTw250rwAQ0XOw0TTAiAkP4/s1600/cave-OS.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="353" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiYqScDq3qVf8s4Bm0OO_dB7gfiINfVB7r8nnlwSW1UJOpBPJ6bxUkMM09qYDaqJpZDcu4frl2WptdFoBL_nUpzNzBnblCNEWpUrvTpdERGVuCnoRKuZns7wgTw250rwAQ0XOw0TTAiAkP4/s400/cave-OS.jpg" width="400" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Bu akşam kendi kapımın eşiğinde elimdeki anahtarı kilide doğru uzatırken geldi aklıma, "açıl susam açıl", diyen Ali Baba'nın hikayesi. Bir mağaranın önünde durur gibiydim, içeride paha biçilmez hazineler...</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Altın küplerinden, mücevherlerden söz etmiyorum elbette, içeride sadece benim olan / sadece benim için değerli bir sürü "şey", her birinin hikayelerini yaşayan ve yazanın da yalnızca kendim olduğunu bildiğim için böyle hissediyordum. Kapı açıldığında evin sıcağından hafif bir dalga sarıverdi beni, bir an önce üstümdeki giysilerden soyunmak ve duvarların arasındaki koşulsuz yalnızlığıma kavuşmak için sabırsızlandım. Uzun süren tek başınalık vazgeçilmez bir alışkanlığa, isimlendirmesi zor bir huzur ve rahatlık duygusuna dönüşüyor zamanla. Ev, kırk haramilerin gizli ve hazinelerle dolu mağarası kadar korunaklı bir sığınak olup çıkıveriyor. İçindeki eşyalar, duvarlarındaki resimler, raflarındaki kitaplar, çerçevelerindeki fotoğraflar, belleğindeki yüzler ve sesler ile tıka basa dolu bir sığınak; çoğu zaman tek kişilik ve iki kedilik bir yer. Her akşam kendi kapımın önünde durup, anahtarın kilitte dönüşünü tarifi zor bir rahatlama hissi ile izlerken, dışarıdan içeriye / kalabalıktan tenhaya, cümlelerden suskunluğa, yorgunluktan bitkinliğe giriveriyorum. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Orada ( şimdi olduğum yerde ) zamanın çok uzun ve renkleri solmuş bir uçurtma kuyruğu gibi akıp gitmesini izlemekten başka bir şey yapamasam da, burada ( şimdi olmadığın yerde ) senin gelmeni beklerken, " açıl susam açıl " demeyi hatırlayacağını umuyorum.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Zira böyledir hayat, kimine sığınağın kapısını açan sözcükleri fısıldar / kimilerini ise sığınağın yoluna bile yaklaştırmaz. Ketumdur, ürkektir, incitilmekten korkar. Usulca dokunur, için için ağlar, durgun ama berrak bir su gibidir, gönlü oldu mu ne seni üzer / ne beni yorar.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
" Açıl susam açıl "</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
hk, 21.01.2013</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<br /></div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1601949457844505935.post-28784508294002548412013-01-01T19:14:00.001+00:002013-01-01T22:31:08.090+00:00Âtıf Efendi Kütüphanesi<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgMwAEFGcW9Vo8-f8mG8tA9GAFWVngJ-w4B3eRTV9pMExEa5fdMpNgUc6BDp0GlRNwBeaDCaDVDGXI_RCe_ENBP1Zi_TLjXXkgrJTEPqBwZasMgbhde5def11C3M1ulImeEikKD967ilT4Q/s1600/at%C4%B1f.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgMwAEFGcW9Vo8-f8mG8tA9GAFWVngJ-w4B3eRTV9pMExEa5fdMpNgUc6BDp0GlRNwBeaDCaDVDGXI_RCe_ENBP1Zi_TLjXXkgrJTEPqBwZasMgbhde5def11C3M1ulImeEikKD967ilT4Q/s320/at%C4%B1f.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> Sokağa girince alır götürür seni rüzgâr, dediler,</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> Çiçek sulayan yalnız kadınlar saklar pencereler</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> Sağa doğru kıvrılırken yol, yan yana üç kapı göreceksin solda,</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> orta kapı büyücek, sağdaki ufak tefek</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgbmWuZZPzC1FaWxoP1n73htQ1l-ccDQG4sqySSQ4ifIfLYfAsIA7R74j_-5D1PhvzF1knXKK7FdvXssxQRjcEJzp-GF-Y5FwNuj6A3k9UnprtQ9YbUfHpyEEzg2iaT90yITxIY6BdINzrY/s1600/atifefendi_1_04.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgbmWuZZPzC1FaWxoP1n73htQ1l-ccDQG4sqySSQ4ifIfLYfAsIA7R74j_-5D1PhvzF1knXKK7FdvXssxQRjcEJzp-GF-Y5FwNuj6A3k9UnprtQ9YbUfHpyEEzg2iaT90yITxIY6BdINzrY/s320/atifefendi_1_04.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<br />
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> Büyük kapıdan iç avluya geç; bahçede bir çeşme...</span><br />
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> kitaplara çıkılır sekiz basamaklı merdivenle</span><br />
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> Salonda, kemerli tavana bakan bir çocuk bekler</span><br />
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> önünde açık kitaplar, aklında koca bir nar</span><br />
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> Derler ki, kurucusu sülüs ve nesih yazı bilirmiş;</span><br />
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> şair, hattat, sürgün bir defterdar...</span><br />
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span>
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"> </span><br />
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif; font-size: x-small;"> İstanbul Zamanın Suya İzi, Tuncer Erdem, 2009 - YKY</span><br />
<div>
<br /></div>
</div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1601949457844505935.post-57577399573386439172013-01-01T18:33:00.000+00:002013-01-01T18:38:01.481+00:00İkibinoniki için...<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhqONPq22JsHZkJbDEHM9KKp4IjDLCdc6fJSRD6OP_WEtvRQpRNTAhzy0oFm5NMWEM2co_yGyWwKckRlQ22WrFI5t_gpGackeRzpZphlhZTsBd6K9A1dRcVqUBU71HRIWeax0X6HVxCukFq/s1600/bluebird+on+snow.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhqONPq22JsHZkJbDEHM9KKp4IjDLCdc6fJSRD6OP_WEtvRQpRNTAhzy0oFm5NMWEM2co_yGyWwKckRlQ22WrFI5t_gpGackeRzpZphlhZTsBd6K9A1dRcVqUBU71HRIWeax0X6HVxCukFq/s320/bluebird+on+snow.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<div style="text-align: center;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">" Only a night from old to new</span><br />
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Never a night such changes brought "</span></div>
</div>
<span style="background-color: white; color: #333333;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">
</span></span>
<div style="line-height: 17.981481552124023px; text-align: center;">
<span style="background-color: white; color: #333333;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><span style="line-height: 17.981481552124023px;"><br /></span></span></span></div>
<span style="background-color: white; color: #333333;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">
<div style="line-height: 17.981481552124023px; text-align: justify;">
Dünden "geçen sene" diye bahsetmek ne garip; tıpkı "bir gecede eskiden yeniye / hiçbir geceden öyle büyük değişiklikler bekleme" der gibi. </div>
<div style="line-height: 17.981481552124023px; text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="line-height: 17.981481552124023px; text-align: justify;">
İkibinoniki'yi sevip sevmediğimi düşünüyordum yılbaşına yaklaştıkça; aklıma bir dolu can sıkıcı, üzücü, asap bozucu hadise ve onları yaratan insan geldi; gelmeseler belleğimden şüphelenirdim zaten. Ama farkettim ki, bütün bu tatsızlıkları atlatmayı başarmışım, geçiştirerek değil hem de / gayret sarfederek, üstünde akıl yorarak, yazıp çizerek ve konuşarak, derdimi anlamak isteyenlere anlatarak başarmışım bunu. Bu zor zamanlarda bana destek olan, yardım eden, beni iyileştiren, dinlendiren, güçlendiren, soluklanmamı, derin derin nefes almamı sağlayan dostları da unutmamalıyım. Her ne kadar - gayret eden, sabreden, direnen, mücadele eden, yılmamak için çabalayan kendim olsam da -, beni bu yürüyüşte yalnız bırakmayan dostlarım eksik olmadı hiç bir zaman..</div>
<div style="line-height: 17.981481552124023px; text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="line-height: 17.981481552124023px; text-align: justify;">
İkibinoniki'de ondört kez not düşmüşüm - bir fincan yasemin çayı- na; bu kadar az olmasına hayret etmemeli aslında, dedim ya zor bir seneydi ve öyle - garip, gereksiz, tatsız, huzursuz meseleler ile- meşguldü ki aklım, yazacak iyi ve güzel ne varsa kilitli çekmecelere, perdelerin arkasına, kitap raflarının dip köşelerine, yastık kılıflarının içine, kapağı açılmayan kavanozların içine, anahtarı kayıp dolapların naftalin kokulu kuytularına saklanmış ve unutulmuş gibiydiler. </div>
<div style="line-height: 17.981481552124023px; text-align: justify;">
Bu hal sadece - bir fincan yasemin çayını - değil, akademik çalışmalarımı da etkiledi üstelik; yazmak istediğim makaleler, kitap bölümleri ertelendi gün be gün.. Bazen motivasyon eksikliği, bazen üzüntü, bazen endişe ve gerginlik daralttı yüreğimi, yüreğim daraldıkça aklımdaki sözcükleri yazıya geçirmek, cümleler / paragraflar kurmak içinden çıkılmaz bir eziyete dönüştü. Ne yazık değil mi ?</div>
<div style="line-height: 17.981481552124023px; text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="line-height: 17.981481552124023px; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi7Gp6WfquQeMOuaaZUJjJOUictGk3euYx1pqJBLz8hDqA3gIvLlIRW2eu_xUJyjSid8Sz9X1ZfggPdGzwv7_YbHdYJschUur2x2-iv3_m-RemJfe5eH4-8XvjKeeoCcjzZrDQQnUawtDXi/s1600/ya%C4%9Fmur+ku%C5%9Fu.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi7Gp6WfquQeMOuaaZUJjJOUictGk3euYx1pqJBLz8hDqA3gIvLlIRW2eu_xUJyjSid8Sz9X1ZfggPdGzwv7_YbHdYJschUur2x2-iv3_m-RemJfe5eH4-8XvjKeeoCcjzZrDQQnUawtDXi/s1600/ya%C4%9Fmur+ku%C5%9Fu.jpg" /></a></div>
<div style="line-height: 17.981481552124023px; text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="line-height: 17.981481552124023px; text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="line-height: 17.981481552124023px; text-align: justify;">
Ama yine de harika bir yıldı 2012, zira müthiş sürprizler yaptı bana.. Mesela 1974'den beri haber alamadığım, ama yüzünü ve varlığını hiç unutmadığım bir sevgili ilkokul arkadaşıma kavuştum. Sonra " günaydın'laşmalar ile başlayan ve uzun süre -facebook- üzerinden sürdürdüğüm bir tanışıklığın, yepyeni ve çok içten "iki" dostluğa dönüşmesi geldi; uzak da olsak, içimdeki sisleri dağıtan türden hem de.. </div>
<div style="line-height: 17.981481552124023px; text-align: justify;">
Derken - kalbimi, ruhumu, zihnimi- dinginleştiren; beni sağaltan, kelebekler gibi kanat çırpıp, kırlangıçlar gibi deli deli uçuşturan, özlemin manasını / kavuşmanın çarpıntısını öğreten o haller. Hani " V for Vendetta"da V'nin söylediği gibi " <span style="line-height: 18px; text-align: left;"><i>I, like God, do not play with dice and do not believe in coincidence</i></span><span style="line-height: 18px; text-align: left;">" : "</span><span style="line-height: 18px; text-align: left;">Tanrı gibi ben de zar atmam ve tesadüflere inanmam" dedirten. </span></div>
<div style="line-height: 17.981481552124023px; text-align: justify;">
<span style="line-height: 18px; text-align: left;">Herşeyin bir zamanı ve yeri olduğuna inandım ikibinoniki'de, kimi insanların yaşamın en zor ve sıkıntılı zamanlarında çıka geldiklerini, yok(luk)ları(nı) var kıldıklarını, gelmekle beni - iyi ettiklerini - farkettim. Kimbilir , belki </span><span style="line-height: 18px; text-align: left;">ben de </span><span style="line-height: 18px; text-align: left;">- onlara - iyi gelmişimdir hem..</span></div>
</span></span><span style="background-color: white; color: #333333;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><div style="line-height: 17.981481552124023px; text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="line-height: 18px;">İyileşmeye görsün insan, sözcükler üşüşüyor aklına / sabırsızlanıyor / pırpırlanıyor yüreği. "Yürek pırpır iken yazmaya başlamalı ki, arkası gelsin", dedim kendime.</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="line-height: 18px;">Yazdım işte, geçen sene yazamadığım gibi. Demek ki endişelenmeye mahâl yok!</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="line-height: 18px;"><br /></span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="line-height: 18px;">Yeter ki okuyan okudukça, yazan yazdıkça iyi olsun...</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="line-height: 18px;"><br /></span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="line-height: 18px;">hk, 1.Ocak.2013</span></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="line-height: 18px;"><br /></span></div>
</span></span></div>
Unknownnoreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1601949457844505935.post-60763498736771040672012-11-25T12:19:00.001+00:002012-11-25T12:25:00.774+00:00sessizlik iyi geliyor bana...<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEifGCDytDYAa-EIjXLC529S5UJqAhhWzy2mGnp_ogQXUzwm5YT65tTR0HM5aC5ZVcaZL41H30t9FXgJQKyVwWNHjRjCwLe8K5sna2xDhaxRgSS8exPSvy-NRJUdng-zfpLp2yyBGo-7-cib/s1600/CIMG2281.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEifGCDytDYAa-EIjXLC529S5UJqAhhWzy2mGnp_ogQXUzwm5YT65tTR0HM5aC5ZVcaZL41H30t9FXgJQKyVwWNHjRjCwLe8K5sna2xDhaxRgSS8exPSvy-NRJUdng-zfpLp2yyBGo-7-cib/s320/CIMG2281.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<span style="text-align: right;"> hk, Büyükada, Eylül 2012</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<span style="text-align: right;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
" <b><i>Ada'nın içinde saat dokuzdan sonra bütün kahveler kapanmıştır. Sokaklarda yalnız rüzgâr, kediler, rüzgârlardan siper sokaklara sığınmış, daha kalabalık yakın adalardan sürülmüş munis, bahtsız köpekler vardır</i></b>.", Sait Faik Abasıyanık, "Yaşayacak", Son Kuşlar, (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1. Basım: Ekim 2012, s.21 )</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Pazar öğle vakti, güneşli pencere, halsiz, sessiz ve sakin oda. Çalışma masamın karşı tarafında, her zaman benim oturduğum sandalyenin üstünde uyuyor Aşure. Balkondan pencerenin içine taşıdığım sardunya saksılarının arasından geçip, sağ koluma vuruyor güneş, ısıtacak gibi değil, kırk yıl öncesinin Pazar öğleden sonralarını hatırlatmak için yapıyor bunu sanki; hani neredeyse kasıt var diyeceğim. Ki o zamanlar Büyükada'yı değil, sadece Bostancı'yı bilirdim; İstanbul benim için dede evinin bahçesinden, Kadıköy rıhtımındaki lodos dalgalarından ve anneciğimin çekmecelerin içine yerleştirdiği lavanta keselerinden ibaretti. O evin içine ne az girmiştim oysa, dedemin ölüm haberi geldiğinde onbir yaşımdaydım: Ev toplanmış, eşyaların üstü örtülmüş, düzenini / kıyısını köşesini / hikayelerini en iyi annemin bildiği ve benim için yüz odalı esrarlı bir konaktan farksız bu "kuş yuvası" kapatılmıştı. On sene boyunca bir daha hiç gitmeyecektik oraya. Hikayelerin sadece eğlenceli ve mutlu sonla bitenleri anlatılacak, önceleri benim çocuk aklımla sezinlemeye çalıştığım / gençliğimde ise annem üzülmesin diye sormaya çekindiğim bütün o kederli ve ölümcül hatıralar es geçilecekti.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
1984'den sonra kapıları, pencereleri açılan ve nedense benim zihnimde hep iyi paketlenmiş ve pamuklu sicimle bağlanmış dosyalar, çekmeceleri kilitli şifonyerler, kapakları sürgülü dolaplar, içinde ne saklandığı unutulan sandıklara gömülmüş; hikayelerini dinlediğim ama yüzlerini sadece siyah-sarımsı beyaz fotoğraflarda görebildiğim dünyadan çoktan göçmüş insanlara, hafif bir toz ve rutubet / kuvvetli bir naftalin ve kafuru kokusunun eşlik ettiği bir evdi orası. O eve kapatılan ve bir daha düşünülmesi bile yasaklanan uzak bir geçmişe dokunmadan yaşıyorduk yazları orada.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
...</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Nereden nereye, aslında bunlar değildi söyleyeceklerim; ama Sait Faik'in öyküsündeki o satırı okuyunca, dayanamadım. Odam sessiz, sessizlik iyi geliyor bana, düşüncelerimin fısıltısını daha iyi duyabiliyorum hem. Düşünceler konuşurken başka birisinin söylediklerine veremiyorum aklımı, hemen sussun istiyorum, düşüncelerim değil ama, o konuşan / o durmadan bir şeyler anlatan sussun ve hatta hemen, hiçbir şey söylemeden / benim bakışımdan o an orada, onunla olamadığımı / olmak istemediğimi anlayıp, gidiversin. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
...</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Neden yazdım şimdi bunları? </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Çünkü beni olduğum kişi yapan, etrafımdakilerden farklı kılan ve uzaklaştıran, sadece zihnimde olup da kimsenin bilemeyeceği halleri anlamaya ihtiyacım var; kendimi anlamaya / kendimle anlaşmaya ihtiyacım var. Sessizlik çok iyi bu yüzden, ama yalnızlık iyi mi, ondan pek emin değilim.. Zira benimle susmaya, düşüncelerimin fısıltısını benimle birlikte dinlemeye razı ve hatta buna hevesli biri ile yaşamak; kendimle anlaşamayınca o'nun arabulucuğuna güvenmek, ya da zaman zaman o'nun anlattıklarıyla kendi düşüncelerimin sesini bastırmak iyi bir şey olurdu gibime geliyor.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Kimbilir zaten bu yazı da O'na yazılmıştır belki, okuyunca biliverir kendini..</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
hk, 25.11.2012</div>
</div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1601949457844505935.post-56043506153357088742012-09-29T14:46:00.000+00:002012-09-29T14:46:03.350+00:00oradakine, 2012 / 1<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<br />
Bırak, dedim.. bırak dokunma ona, gece kendi şarkısını söyleyerek uyutur barındırdığı tüm göze görünmez zifiri canlıları.. Baykuşlar, puhu kuşları ve yarasalara emanettir yaprakları ağaçların. Kimi, yerle göğün birbirine karıştığı kuzgun rengi bir bulutun içinden geçer, kimi uykusuzluğa benim gözlerimle alışır.<br />
<br />
Yalnızsın işte, dedim. Yapayalnızsın hem de, öyle ki gecenin bu vakti ampullü bir radyonun Leningrad ile Viyana arasındaki kırmızı çizgisinden yükselen çıtırtılardan ibaret düşüncelerin.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhW7NDmlcWouJ9NAgERpvPbtss76ugjCZwEJGT9PK7EHX7rul2N0b4fksZgn0xvUDSa0jSxiNOjgj-0q_G4nyhWqwaZLBudF6cH5ERbcqbWWJwK4_uFnr5OGautKHUXeTdElEAqFhKHRQ4Z/s1600/antika-radyolar-b8898.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="241" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhW7NDmlcWouJ9NAgERpvPbtss76ugjCZwEJGT9PK7EHX7rul2N0b4fksZgn0xvUDSa0jSxiNOjgj-0q_G4nyhWqwaZLBudF6cH5ERbcqbWWJwK4_uFnr5OGautKHUXeTdElEAqFhKHRQ4Z/s320/antika-radyolar-b8898.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
Uyumalısın, dedim. Bak gözlerin kapanıyor, iç ışığını kapat artık bedeninin, perdelerin açık kalmasında da bir sakınca yok, yatağının ıssızlığına yakışır bir rüzgar serinletecek görmeye hazırlandığın kösnül rüyaları...<br />
<br />
hk, 11.Eylül.2012, gece kraliçesi yıldızlı tahtından inerken</div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1601949457844505935.post-72788065600980778372012-09-07T20:36:00.000+00:002012-09-07T20:36:10.135+00:00yolculuktan dönerken..<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEirniyFyGvVo_LKfRsqxfr6dOw_z4DZEzN2xCK14Nj_uTXEUP1vYQWnIIHjP9c1DIECx2scDxXKORs3tsCX9N6lv-fhMW3WMwPUr2Bhc0yqR1FUjH1S24h1-GbelVWqVRsWT4TrhmiEujoU/s1600/tren3.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="194" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEirniyFyGvVo_LKfRsqxfr6dOw_z4DZEzN2xCK14Nj_uTXEUP1vYQWnIIHjP9c1DIECx2scDxXKORs3tsCX9N6lv-fhMW3WMwPUr2Bhc0yqR1FUjH1S24h1-GbelVWqVRsWT4TrhmiEujoU/s320/tren3.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">“...</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">hiçbir kent</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">vermez sevgisini</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">bir sevgiliyle dolaşmadan</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">içinde</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">öpüşmeden kuytularında</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">sen daha bekle.”</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">g.turan, görülen kentler (izmir)</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Oradakine, 22.Şubat.2003</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">I.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Hep buraya dönüyorum:</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Valizimin üzerindeki “varış yeri”
etiketinde hep bu kentin adı var.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Kurşunîsi ıslanınca mora kesen
kopya kalemiyle yazılmış bir şehir ismi,
</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">inatçı / ısrarlı, adreslerimden
silinmiyor. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">II.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Birkaç haftalığına gittiğim başka
ülke kentlerindeki otel odalarını düşünüyorum.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Geçici adresler, benimsenen, ilk
gün düzeninin korunamadığı, dışarıdan her gelişte küçük bir nesne ile
kalabalıklaştırılan; konaklama süresi uzadıkça sahibinin kişiliğine bürünen,
dağılan.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Odanın evcilleştirilmesi, sahibine
ve onun ev hallerine alışması uzun sürmüyor. Ve odaya konuk olanın yaşamına da
o “oda” konukluk ediyor... </span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Yerleşik düzenlerle
karşılaştırıldığında minyatür bir ev-bark edinme hali “otel odası”nda yaşamak. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Kira evlerine alışkın kişiler için
sürekli olan “sahiplenememe” duygusu, otel odalarında iyice yoğunlaşıyor; ama
yine de yabancı bir ülkenin her şeyine yabancı olunan bir kentinde “oralı” imiş
gibi görünebilmenin en kolay yolu küçük bir mahalleye benzeyen otelin
hanelerinden birine ait anahtara cebimde dokunabilmekten geçiyor.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Anahtarı ev sahibine bıraktığımda
valizimdeki etikette yine bu kentin ismini okuyorum.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">III.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Alışmadan, onlarla ilgili
alışkanlıklarımı çoğaltmadan geçmek, ayrılmak istiyorum gittiğim kentlerden.
Alışkanlık özlem duygusuna hazırlık çünkü; zaman’la kızkardeş; sahiplenme ile
sırdaş. Alıştıkça sahipleniyor, sahiplendikçe alışıyor, sahiplendiğin ile arana
uzaklık ve zaman girdikçe özlüyor, özledikçe dönmek istiyorsun. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Oysa konuk olunan kentler
devinmeyi, değişmeyi; başka hallere /
biçimlere / düzenlere dönüşmeyi sürdürüyorlar. Konuk olan, o kentin
devinimi içinde sadece kısacık (göz kırpımı gibi) bir tanıklık / deneyim
yüklenip, yoluna devam ediyor. Bu yüzden, özlediği de kendi biricik
konaklamasının izlenimlerinden başka bir şey değil.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Dönmek, özlediklerinin (özleme
neden olan anı ve alışkanlıkların) erozyonu ile yüzleşmektir; hayal
kırıklığıdır, iç ezikliğidir.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">IV.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">“...</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">inkâr etse küçük limanların</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">bir fasikülden ince yolcu
defterleri</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">yolumun yollarından geçtiğini</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">silsem bir bir tüm katlarını</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">inşa halindeki şiirlerimin,</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">ve elimde avucumda kalan bir tek
çatı katı olsa</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">ele avuca sığmayan bir kasket gibi</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">...”</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">r.yunluel , karadeniz’de batan kum
saati</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">(katedral’den düşen kuş)</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">hk, yirmiüçşubatikibinüç</span></div>
Unknownnoreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1601949457844505935.post-88181097462904275892012-09-07T20:04:00.002+00:002012-09-07T20:04:57.175+00:00"no mas tiempo"<br />
<div class="MsoNormal">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhYAFGijdCYFT-bLdZyFGlFRMXoAVhpf1oEvaLGo1wY3dCKP8E7VGMF9YiI3bZgoJEdygVF-9chc2JxmOgDN6Fudyg98S9Arg8ud37NZe2NHXJTkV0CwT-KdgbYmauCUOQPGvTchZvwp0qg/s1600/foto%C4%9Fraf+(1).JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhYAFGijdCYFT-bLdZyFGlFRMXoAVhpf1oEvaLGo1wY3dCKP8E7VGMF9YiI3bZgoJEdygVF-9chc2JxmOgDN6Fudyg98S9Arg8ud37NZe2NHXJTkV0CwT-KdgbYmauCUOQPGvTchZvwp0qg/s320/foto%C4%9Fraf+(1).JPG" width="320" /></a></div>
<span style="font-family: Courier New;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Courier New;"><span id="goog_1405695598"></span><span id="goog_1405695599"></span><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', serif;">Bak işte, gördün mü? On sene önce yazdıklarımı okuyoruz seninle,bu da demektir ki yazılanlar kimsesizdir / kimsenindir aslında: Şimdi -artık- bu cümlelerin her biri senin için. </span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Benim belleğim çok zayıf, bunu seviyorum, hatta hayranım unutkanlığıma. İnsanın kendi yazdıklarını bir başkasının cümleleriymiş gibi okumasından, yıllar sonra kalbinin kendi sözcükleriyle kamaşmasından daha müthiş ne olabilir.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Oku haydi, senin şimdi bütün bu yazılanlar. Oku ve benim yerime de sen hatırla: On sene sonra ne olacağı belli mi? Söyleyebilir misin hala burada, seninle, sensiz ya da yeni bir unutkanlığın eşiğinde olmayacağımı.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Oku hemen,"no mas tiempo"...</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">hk, yedieylülikibinoniki</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif; mso-ansi-language: TR;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif; mso-ansi-language: TR;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif; mso-ansi-language: TR;">Oradakine CDIX<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif; mso-ansi-language: TR;">“no mas tiempo”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif; mso-ansi-language: TR;">1.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif; mso-ansi-language: TR;">...sözcükler peşpeşe ve hiç durmaksızın, birer birer, ince uzun bir sütun
halinde; telgraf şeritleri ya da hesap makinesi rulolarının birdenbire
boşalıvermesi gibi. Sözcükler zamanın dakikalara bölünmüş adımlarını atıyor,
harfler ki saniyeler... söyledikleri silinmiyor, konuştuklarımız imlere
dönüşüyor çünkü. Yüzünü görmüyorum; parmaklarının hızı ile orantılı işte
cümlelerini söyleyişi, bazen aceleci / bazen düşünerek / bazen düşerek /
gözleri kamaşarak kimi... başını kaldırıyor ve tozlaşan ufuk çizgisini görüyor
pencereden; ben,“burada yağmur sağanak”, diye yazıyorum. Benim olduğum yerde
kırkikindiler’i andıran yağmurların yağdığını biliyor hemen... benim kentimin
yağmuru onunkinin topraklarını serinletiyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif; mso-ansi-language: TR;">2.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif; mso-ansi-language: TR;">birbiri-mizden ülkelerle a y r ı l m ı ş ı z, sınırlar atlaslarda kırmızı
ve kesik çizgilerle gösterilir ilkokuldan beri. Sınır kulübeleri o çizgilerin
neresinde, dikenli teller, askerlerin bitip tükenmez nöbet sohbetleri, buradan
oraya seslenişler, oradan buraya el sallayışlar... <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif; mso-ansi-language: TR;">uzak bir uzaktan yakın bir uzağa gelişine seviniyor annesi. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif; mso-ansi-language: TR;">3.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif; mso-ansi-language: TR;">sözcükleri saklayacağım / hem zaten sözcükleri görünür kılan siyah
harflerin beyaz sayfaya işleyen belleği de onların saklanmak üzere
yazıldıklarının farkında. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif; mso-ansi-language: TR;">Saklayacağım ama söz, saklanmayacağım.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif; mso-ansi-language: TR;">4.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif; mso-ansi-language: TR;">...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif; mso-ansi-language: TR;">“üç dakikam(ız) kaldı”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif; mso-ansi-language: TR;">rengarenk bir papağan belirmiş kağıt bellediğimiz dikey ve ışıklı
pencerenin pervazında, ben göremiyorum.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif; mso-ansi-language: TR;">“no mas tiempo”: “fazla zaman kalmadı”, diyormuş.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif; mso-ansi-language: TR;">kalmayan zamana gülümsüyoruz ikimiz de,<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif; mso-ansi-language: TR;">bir an evvel gitsin istiyoruz,<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif; mso-ansi-language: TR;">gideceğimizi bildiğimizden susuveriyoruz,<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif; mso-ansi-language: TR;">zaman ne kadar uzasa kalmayacak / yetmeyecek nasılsa,<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif; mso-ansi-language: TR;">bütün “hoşçakal”lar dilsiz değil mi ki zaten ?<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif; mso-ansi-language: TR;">söyleneceklerin söyleyeceklere /<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif; mso-ansi-language: TR;">söyleyeceklerin söyleneceklere doyamadığı o kısacık an, <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif; mso-ansi-language: TR;">ve söylenmeyen, söylenEmeyen herşey bir başına kalana geveze bir papağan...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif; mso-ansi-language: TR;">5.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif; mso-ansi-language: TR;">“ Lo conocí y aún no se me borra.*<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif; mso-ansi-language: TR;">( Onu tanıyordum ve o hala orada, içimde )<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif; mso-ansi-language: TR;">“ Y vuelvo a verlo, y cada día espero” *<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif; mso-ansi-language: TR;">( Onu görmek için geri gelir ve her gün beklerim.)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif; mso-ansi-language: TR;">*Pablo Neruda’nın “El pueblo” şiirinden iki dize.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif; mso-ansi-language: TR;">hk, onbe$mayısikibiniki</span></div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1601949457844505935.post-62375163493365991712012-08-18T18:05:00.000+00:002012-08-18T18:53:31.378+00:00karabina<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi_DpjFQvgtAyLgeMQYcWVV6YLm3kPHXRYZ3gcSK84RiZcHxz3TUu5ek9MgqC5tfNKB3ydN3brxBPDfOELKg0ROp9PZhFqu8XGPpFOJpFXUp68YHoYJoqP6SxdPBpOQvxFO1kIzddvkycmg/s1600/mutsuz.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="267" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi_DpjFQvgtAyLgeMQYcWVV6YLm3kPHXRYZ3gcSK84RiZcHxz3TUu5ek9MgqC5tfNKB3ydN3brxBPDfOELKg0ROp9PZhFqu8XGPpFOJpFXUp68YHoYJoqP6SxdPBpOQvxFO1kIzddvkycmg/s320/mutsuz.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
Sabah karar vermiştim yazmaya ve cümlelerin sureti olacak resimi seçmek için dosyaları karıştırırken aklımdan geçenlerin, akşam olduğunda da aynı kalacağını bilmiyordum. Oysa tahmin etmeliydim, zira günler böyle geçiyor yıllardır, başladığım sıkıntıyla daralıp, karararak. Yaz geçti, sonbahar eşikte sabırsız, hep aynı kalan sadece düşüncelerim ve hayallerim.<br />
<br />
Gidemediğim yerleri hayal ediyorum;<br />
babaevinin odalarını mesela,<br />
kırlangıç sesleri ile mor gölgelere gömülen dağları,<br />
evin elimle koyar gibi bildiğim / birbirine adım uzaklığını ezberlediğim odalarını,<br />
koridorun duvarını kaplayan kabartma desenli kağıdın parmak uçlarımdaki tanıdık haritasını,<br />
rüzgârla uçuşan tüllerin beyazlığını,<br />
çekmecelerden / dolaplardan yüzüme çarpan sabun, lavanta ve naftalin kokusunu,<br />
yatak örtülerinin rengini,<br />
kahve fincanlarındaki mavi mineleri,<br />
resim çerçevelerinden gülümseyen siyah beyaz suretleri,<br />
likör kadehlerinin gece mavisi ve gümüş karışımı gölgelerini<br />
( ev yapımı vişne likörü ikram edilirken kadehlere konulan vişne tanelerinin buruk tadını),<br />
akşam güneşi balkon camlarından içeri süzülürken duvarlarda göz kırpmaya başlayan gökkuşağı damlacıklarını,<br />
...<br />
<br />
Hayatımda hiç değişmeyen "şeyler ve haller" olmasını çok seviyorum bunları düşününce. Onlar yolumu ve aklımı yitirmemi engelleyen işaretler zira. Tıpkı yerden yükseldikçe ardında uçurum derinliği bırakan dağ tırmanışlarında kullanılan karabinalar gibi..<br />
<br />
Onlara tutunmaktayım.<br />
<br />
hk, 18.8.2012</div>
Unknownnoreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-1601949457844505935.post-43660931782504130242012-08-15T05:09:00.001+00:002012-08-15T08:20:55.521+00:00bu yazı yazmak<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjSuwXgZl_BEFJXPAbXM_tMOFJ9k_ZDBua5pqkiE6MaxenNY6xB4QOqP7Cr30cZdoCoN7urVN7RsSpzXpiZY9Jq_zEc0odNY-n2AHCV8YqLicMM3sJ3-MTb_0OC-zlKvbyEM8vMLFzYdNWV/s1600/%C3%A7i%C3%A7ekli+sokak.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjSuwXgZl_BEFJXPAbXM_tMOFJ9k_ZDBua5pqkiE6MaxenNY6xB4QOqP7Cr30cZdoCoN7urVN7RsSpzXpiZY9Jq_zEc0odNY-n2AHCV8YqLicMM3sJ3-MTb_0OC-zlKvbyEM8vMLFzYdNWV/s400/%C3%A7i%C3%A7ekli+sokak.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
Doksaniki gün oldu yazmayalı, mutfak balkonunda yarattığım minyatür ilkbahar bahçesinin hercaileri biteli neredeyse kırkbeş, fesleğenim kuruyalı otuzdört gün. Biri uzağa, diğeri yakına iki yolculuğa çıktım tek başıma: İkisi de tatil yapmak için değildi. İki roman okudum, bir de öykü kitabı. Bu yaz için hayal ettiklerime yaklaşamadım bile, hayaller hayaletler arasına katıldı, onlar da geçkin yaşına aldırmaksızın nar çiçeği rengi elbiseler giyen bir kadın misali şehrin sokaklarında kendi kendine konuşarak dolaşıyor olmalı.<br />
<br />
Evdeki hesabın çarşıya uymadığı, zorunlulukların keyfiyetin önüne engeller koyduğu, başkalarının üstlenmeye erindiği sorumlulukların sessiz bir gönüllükle kabullenildiği bir mevsim geçirdim. Bana göre yaz bitti, şimdi sadece uzun ve öncekilerden farklı olacağına inanmadığım o güzü beklemekteyim.<br />
<br />
Bu yaz, Akdeniz ülkelerinden birinde adını bilmediğim bir sanatçı tarafından çekilmiş -sardunyalı, vapur dumanlı, hercaili, ortancalı - şu daracık sokak fotoğrafı gibiydi benim için: Sadece suretinden izlemekle yetindiğim, çiçeklerine dokunamadığım, kapılarını çalamadığım.<br />
<br />
Yaşanmayan bir zaman nasıl yazılabilirdi ki?<br />
<br />
hk, 15.8.2012</div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1601949457844505935.post-71493830126814768402012-05-13T17:12:00.000+00:002012-05-13T17:12:45.311+00:00"Mutfağa taşınmak neden?" sorusuna cevap<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgovxBXtz_5ztdOUAZC3gYpP1lleJ-kRPg2cLsVh5w-X3Ec9HRv6DlXAdHQ8EdQNBjohuNm80w9yEYBxEQWYO1Qm_BxorUWf81UEt795JO3eUda3hCrhS6gZODMeXpcXvPro0XPf4yaM4qL/s1600/CIMG1962.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgovxBXtz_5ztdOUAZC3gYpP1lleJ-kRPg2cLsVh5w-X3Ec9HRv6DlXAdHQ8EdQNBjohuNm80w9yEYBxEQWYO1Qm_BxorUWf81UEt795JO3eUda3hCrhS6gZODMeXpcXvPro0XPf4yaM4qL/s320/CIMG1962.JPG" width="240" /></a></div>
<br />
<br />
23. Nisan itibariyle evin mutfağına taşınmış bulunuyorum. Nedeni pek de karmaşık değil aslında, veya öyle de ben farkında değilim.. Pazartesiydi günlerden, kış boyunca adım atmadığım küçük mutfak balkonunun güvercin istilasına uğramış perişanlığına son vermek geldi içimden ( hayret, aslında içimden hiç bir şey gelmiyor çok uzun zamandır ). Sözü uzatmaya gerek yok, iki buçuk saatlik bir uğraşın ardından, balkon mis gibi oldu. Ama geçen yazdan beri boş duran saksıları da şenlendirmek gereği doğdu bu kez. Mahalle arasında bir "çiçekçi" ve çiçekçide de bahara uygun fideler olunca bu meseleyi de kolaylıkla hallettim. Minyatür hercai menekşeler en sevdiklerim, uzun saksılara beşer fide diktim; yıllar önce sanırım Berlin'den aldığım minyatür bahçe cücelerini de saksıların dibine yerleştirdim. Balkon parmaklığına asılan mavi teneke saksılıkların içine de sardunyalarımı yerleştirince şenlik tamamlandı. En üst katta yaşamanın iyiliği balkon manzarasının yandaki apartmanın çatısı olması, yoksa sürekli birileri ile göz göze gelmek zorunda kalacaktım.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg26kkVkHgDSy2-yAFi6aT5zSHXqp7nCnldauZ44XaNB98k83uL9uXQ-luvkpAzKuJDb-ukmkBWhhzyWaJkQ6VOQAXerBvwwLjtBeZHFgZJqr2KgQq4o-SRylTqjWbbu8BnOXEmP5Zw-VCY/s1600/CIMG1969.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg26kkVkHgDSy2-yAFi6aT5zSHXqp7nCnldauZ44XaNB98k83uL9uXQ-luvkpAzKuJDb-ukmkBWhhzyWaJkQ6VOQAXerBvwwLjtBeZHFgZJqr2KgQq4o-SRylTqjWbbu8BnOXEmP5Zw-VCY/s320/CIMG1969.JPG" width="320" /></a></div>
<br />
Balkon yazlıklarını giydi giymesine de, bu keyfin ben kazıya gidene dek sürecek olması canımı sıkıyor. Sadece böyle zamanlarda "keşke bir otomobilim ve ehliyetim olsaydı" diyorum, işte o zaman çiçeklerimi bir kutuya yerleştirir, Akide ile Aşure'yi de arka koltuğa oturtur, dilediğim yere giderdim. Ev bitkileri ve evcil hayvanlar yolculuk eden, uzun süre ile uzak yerlere gidenler için akılın evde kalması demek.. Onlarla birlikte yaşarken çok mutlu eden, rahatlatan, dinlendiren, hatta iyileştiren bu canlılar, onlardan ayrı düşmemizi gerektiren yolculuklar ortaya çıkınca akla düşen ilk endişe oluyor. Ya da tam tersi, bu endişeyi kendimiz onlar kadar "evcimen" olamayarak yaratıyoruz. Diğer taraftan birlikte yaşadığımız canlıların "seyahat etme özgürlüğünü kısıtlaması" da kabul edilebilir bir hal değil kuşkusuz.<br />
Sadece bu nedenle evinde bitki yetiştirmeyen, evcil hayvanları sahiplenmeyenler olduğu gibi; evindeki canlıları yalnız bırakmak istemediği, ya da başkalarına emanet edemediği için seyahat etmekten vazgeçenler olduğunu da biliyorum. Yine de an geliyor, insan yaşamını yerleşik ve gezgin hallerini de onlarla paylaşmak istiyor işte..<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgbMr1j0MZAcknJX2tjy6etC73NpIFfL4E_p1D_efdpjB_DiJ36GPYuGdE3DayfglS_JTRL82Q4hRGUkjj_FRFQy8xaDqpPncz8e3wgWxGVAdcE0amo3UEkU5K0rTvAIl_XcMASkCjcnR4E/s1600/k%C4%B1rlang%C4%B1%C3%A7.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="262" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgbMr1j0MZAcknJX2tjy6etC73NpIFfL4E_p1D_efdpjB_DiJ36GPYuGdE3DayfglS_JTRL82Q4hRGUkjj_FRFQy8xaDqpPncz8e3wgWxGVAdcE0amo3UEkU5K0rTvAIl_XcMASkCjcnR4E/s320/k%C4%B1rlang%C4%B1%C3%A7.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
Mutfağa taşınmak meselesine gelince: Sanırım evin diğer yerleri için de, bu şehir için hissettiğime benzer bir bıkkınlık duymaya başladım. Mutfak küçük, ama balkonu var, yan taraftaki apartmanın kiremitleri eski, antenleri paslı çatısına bakıyor. Manzara da manzara değil hani! Ama kahve kokusu ve sabah sesleriyle birleşince sanırım kendimi biraz İstanbul'da, biraz İzmir'deymiş gibi hissediyorum. Akşam üstlerine yetişemiyorum haftaiçinde, ama yine de kırlangıçların çığlıkları ile Karşıyaka'ya uçuyorum: Evimin anneli babalı günlerine. Balkondan içeri girmeme izin vermiyor annem, "özlemişsindir, otur keyfine bak çocuğum" diyor. İkisi de mutfaktalar, kızaran kuru köftelerin kokusu içeri atacağım ilk adımda aklımı başımdan alacak. Tül perdenin ardındaki güzel dünya, sofrada baba elinden çıkmış çoban salatası, mis gibi domatesli pilav. Kırlangıçların sesleri hiç durmadan, deli deli uçuyorlar; sanki hiç yorulmazlar, hiç bir dala konmazlar, hiç yavaşlamazlar. Önce bir yuva, sonra iki, derken dörtleniyor. Annem müjdeliyor her yıl, " gözümüz aydın, bizim kiracılar geldi çocuğum", diyor telefonda. Sesinden anlıyorum ne kadar sevindiğini, kırlangıçların yolunu gözleyen o güzel kadın, Saatli Maarif Takvimi'nin yaprağını saklıyor kenarına bu kavuşmanın notunu düşerek.<br />
<br />
Mutfakta oturmam bundan.<br />
<br />
Gerçi başka şehir, başka ev, başka balkon ama, neyse ki hep aynı kırlangıçlar..<br />
<br />
hk, 5. Mayıs. 2012</div>Unknownnoreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1601949457844505935.post-90023563187903238732012-04-07T22:14:00.003+00:002012-04-07T22:14:44.323+00:00İlkbahar günlüğü I. : Paskalya Bayramı<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh4y0OHsrqgiFLCL6vTso58Lcaq0tGF8qETFnpFMR8AVBpIn5KBf0xvLgZohBTb3J1fo9SWyttuCpSmrnQb01PUblahPFhtBoHz9H_pGaQ7MREJAtweQdPN9vCxX87dEGHJKDT3evCIJNxF/s1600/easter-scrap-150x216.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" nda="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh4y0OHsrqgiFLCL6vTso58Lcaq0tGF8qETFnpFMR8AVBpIn5KBf0xvLgZohBTb3J1fo9SWyttuCpSmrnQb01PUblahPFhtBoHz9H_pGaQ7MREJAtweQdPN9vCxX87dEGHJKDT3evCIJNxF/s1600/easter-scrap-150x216.png" /></a></div>
<br />
Uzun yıllar önce Berlin'de, Alman Arkeoloji Enstitüsü'nün burslusuyken "Paskalya Bayramı" kutlamalarına şahit olmuştum. Kaldığım misafirhanedeki odam, tek katlı büyük evin hemen yanındaki büyük parka bakıyordu. Terasa açılan yere kadar cam balkon kapısı ve iki yanındaki büyük, çift kanatlı pencerelerin önüne yerleştirilmiş siyah, ağır çalışma masasında oturup yazı yazmaya bayılırdım ( o zamanlar notebook bilgisayar sahibi olmak müthiş bir ayrıcalıktı ve ben Sedat Amca'mın hediyesi olan IBM bilgisayarın küçük, siyah beyaz ekranında uzayıp giden cümlelerimden pek memnundum). İlkbahar bursuydu benim gittiğim: Arnavutluk, Yunanistan, Bulgaristan ve Türkiye'den bilim adamlarıyla paylaşıyordum misafirhaneyi. Sabahları mis gibi kahve kokusu ve küçük tombul ekmeklerin taze sıcaklığı kalmış aklımda en çok. <br />
<br />
Paskalya yaklaşırken pastanelerin vitrinleri boy boy çikolata tavşanlar, çikolata yumurtalar ve rengarenk çiçeklerle donandı. Filizlenen ağaç dallarına renk renk Paskalya yumurtaları asıldı.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiMHZq9TTH6TUbdJ0luIMT-VDduQInueVuQSTtSJBVbWW2bksSY-HbHk9WrDC1vPw8PCJ7H0Fu_zWWETAr7wNV2LIihNT4FzKIYyRBhwGLIIddkJvx8qS9yoDKJaItVu97d2yod_x8vbEm1/s1600/bunnies.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" nda="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiMHZq9TTH6TUbdJ0luIMT-VDduQInueVuQSTtSJBVbWW2bksSY-HbHk9WrDC1vPw8PCJ7H0Fu_zWWETAr7wNV2LIihNT4FzKIYyRBhwGLIIddkJvx8qS9yoDKJaItVu97d2yod_x8vbEm1/s320/bunnies.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Tavşan, yumurta ve fulya desenleri işlenmiş örtüler, kanaviçe tablolar en gözde hediyelikler oldu. Paskalya ( Easter / Ostern ) kartları birbirinden güzel resimleri ve uçuk pembe, mavi, sarı zarfları ile mağazalarda kapış kapış satıldı. Yumurta boyamak ve desenlemek için kitaplar, dergiler satışa sunuldu.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_NAwbIYANaqiJMAAoLjCg6uZJ39ukVr9zq19p7Woh6tFt21f1DiAEvazmy6HfwExHQ2_WQEQ7mc87LpwbPNxJDzbQRPRa414hIMtcgZN94i23jSNFJDYPwzN2ar4gBW9aQM7Yp2dDZNOU/s1600/two_angels.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="210" nda="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_NAwbIYANaqiJMAAoLjCg6uZJ39ukVr9zq19p7Woh6tFt21f1DiAEvazmy6HfwExHQ2_WQEQ7mc87LpwbPNxJDzbQRPRa414hIMtcgZN94i23jSNFJDYPwzN2ar4gBW9aQM7Yp2dDZNOU/s320/two_angels.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
Bu renkli ve heyecanlı hazırlık döneminin ardından Paskalya Tatili geldi ve sokaklar ıssızlaşıverdi. Anneciğime o bayramın hatırası olarak hediye ettiğim, kenarlarına Paskalya yumurtaları işlenmiş keten örtüleri her ilkbahar kullandı. Çikolata tavşanı kırıp yemeye kıyamamış olmalılar, çünkü yıllar sonra (annemin ardından) jelatin kağıdının içinde ve boynundaki toz pembe kurdelasıyla büfenin içinde buldum<br />
.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgs5ansHgd_Ny5o9UT0-ilV3GVOx7dZ25kxRXpYbFSkENsa8iJ1r__A4ynN-cau2YyiO0O3v0Wv771BP-mnA2AabNkFl109NN-R2r7hRQ7WrNDb9-g3TnEW7J7JvNbwU0Kwg83CsxvGS75r/s1600/paskalya(ana).jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="260" nda="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgs5ansHgd_Ny5o9UT0-ilV3GVOx7dZ25kxRXpYbFSkENsa8iJ1r__A4ynN-cau2YyiO0O3v0Wv771BP-mnA2AabNkFl109NN-R2r7hRQ7WrNDb9-g3TnEW7J7JvNbwU0Kwg83CsxvGS75r/s320/paskalya(ana).jpg" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
Alman Arkeoloji Enstitüsü'nde kalan uluslararası grup içindeki Yunanlı hanım müzeciye Yunanistan'daki arkadaşlarının gönderdiği Paskalya çöreği ise bu bayramın en lezzetli yiyeceğiydi benim için. İstanbul'da Beyaz Fırın'ın ustası olduğu mahlepli, üstü bademli ve örgü şeklindeki Paskalya Çöreği'nin tıpkısı Atina'dan çıkagelmişti. Jelatin ambalajının üstünde "Costantinopolis Usulü Paskalya Çöreği " anlamına gelen Yunanca yazıyı görünce çok şaşırmış ve mutlu olmuştum. Annem yaşındaki, pek neşeli ve konuşkan Yunanlı meslekdaşım bana gizlice iki dilim vermişti o zaman. Yaklaşık iki aydır Berlin'deydim, ailemi çok özlemiştim ve o iki dilim çöreği küçük lokmalar halinde yerken, zırıl zırıl ağlamıştım.<br />
<br />
Yarın Hıristiyan dünyası bir başka Paskalya Bayramı'nı* kutlayacak, dilerim hatıralarımdaki kadar güzel, renkli, neşeli ve lezzetli geçer.<br />
<br />
Keşke İstanbul'da olsaydım, Beyaz Fırın'daki en büyük, en mis mahlep kokulu, en güzel süslenmiş Paskalya Çöreği'ni satın almak için bu sabah erkenden Kadıköy çarşısına giderdim.<br />
<br />
hk, 7.4.2012<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjAqVeGO7AbuCf0dhr8ufQBqEkZk8DOLafbZGFTY6JmXwF1CWtJg2m03Gyb8vhNwIBSKZNz_FU1APi_VSE6JXgyvVKntZ_h_dp1KPAWZbGf_vqErY88DR6uefuqJrmsqDN3dlUBFg8Ku3Cf/s1600/%C3%A7i%C3%A7ekler.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" nda="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjAqVeGO7AbuCf0dhr8ufQBqEkZk8DOLafbZGFTY6JmXwF1CWtJg2m03Gyb8vhNwIBSKZNz_FU1APi_VSE6JXgyvVKntZ_h_dp1KPAWZbGf_vqErY88DR6uefuqJrmsqDN3dlUBFg8Ku3Cf/s1600/%C3%A7i%C3%A7ekler.jpg" /></a></div>
<br />
<br />
* Vikipedi diyor ki: "Paskalya (Latince: Pascha, Yunanca: Πάσχα, Pascha), Hıristiyanlıktaki en eski ve en önemli bayramdır. İsa'nın çarmıha gerildikten sonra 3. günde dirilişi kutlanır.Doğu ve Batı kiliseleri arasında farklılıklar olmakla beraber, Paskalya dönemi yaklaşık olarak Mart sonundan Nisan sonuna kadar olan dönemdir. Her sene sabit bir tarihte gerçekleşmeyen ve dünya kiliselerinin çoğunda Pazar günü kutlanan Paskalya Günü ise, Kıyam Yortusu, Diriliş Pazarı ya da Diriliş Günü olarak da adlandırılır.<br />
<br />
<br />
Paskalya tüm Hıristiyanlar tarafından kutlanır. Yaygın olarak kiliselerde düzenlenen ayinlerin dışında, kutlandığı ülkeye göre değişik gelenekler vardır. Bunlar arasında en yaygını şahısların birbirine genellikle çikolatadan yapılan Paskalya tavşanı ve Paskalya yumurtası hediye etmesidir.<br />
<br />
Paskalya, perhizle geçen beş haftalık (büyük perhiz) bir hazırlık dönemi ile son haftayı (kutsal hafta) kapsar. Paskalya Günü'nde (Diriliş Günü) sona erer.<br />
Paskalya Günü için evlerde özel çörekler (Paskalya çöreği) yapılır; yumurta (boyalı paskalya yumurtası) haşlanır; mumlar yakılır; dualar okunur. Süryanilerin temmuz ayında kutladıkları Meryem Ana Paskalyası adı verilen yortu da Paskalya kavramı içine girer.<br />
Katolik Kiliselerinde, Paskalya gecesi ayininde yeni ateş kutsanır, Paskalya mumu yakılır; Kitabı Mukaddes'ten bölümler okunur, vaftiz törenleri yapılır. Hıristiyanlığın başlangıç döneminde vaftiz törenleri, yılda yalnızca bir kez, Paskalya gününde yapılırdı.<br />
Rum ve Rus Ortodoks Kiliselerinde gece ayinlerinden önce kilise dışında bir ayin alayı düzenlenir. Alay kiliseden çıkarken hiç ışık yakılmaz; dönüşte ise, İsa'nın dirilişini simgelemek için yüzlerce mum yakılır.<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgnDQQRRxmvxHEjrmtK_FQ2W3Yw5yI3XbEgVzmFqsuNglOw2vauurbM2shDTBCRQC_CIuLilEOEtd3j4lgByAmyA_ciuW5X4tn8NK1VmENZLgFVLptSQHYszuDVPWuqDSgblaYCIraV3Igf/s1600/Ostereier.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" nda="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgnDQQRRxmvxHEjrmtK_FQ2W3Yw5yI3XbEgVzmFqsuNglOw2vauurbM2shDTBCRQC_CIuLilEOEtd3j4lgByAmyA_ciuW5X4tn8NK1VmENZLgFVLptSQHYszuDVPWuqDSgblaYCIraV3Igf/s320/Ostereier.jpg" width="320" /></a></div>
<br /><br />
Paskalya yumurtası veya Bahar yumurtası, Paskalya veya ilkbaharı kutlamak için verilen özel yumurtalardır. Yumurta kadim kültürlerde dünyanın yeniden canlanmasının sembolü olarak kullanılırdı ve bu adet sonradan Hıristiyanlar tarafından da benimsenmiştir.Bir Hristiyanlık öncesi gelenek olan yumurta boyamak Hıristiyanlıktan sonra Paskalya bayramı ile de özleşmiştir. İlkbahar başlangıcında (21 Mart) Eski Mısır ve İran'da arkadaşlar birbirlerine canlanmanın sembolü olan boyalı yumurtalar verirlermiş. Sonradan, Hristiyanlığı kabul eden bazı putperest kültürler bu adetlerini Hristiyanlık ile bütünleştirmişler ve bu adet İsa'nın hayata geri geldiği gün olan Paskalya ile özdeşleştirilmiştir."</div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1601949457844505935.post-27515902479953291792012-04-06T12:50:00.000+00:002012-04-06T15:16:10.176+00:00Bilgin Hoca'ya mektup..<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg5LYWGwr-RKxbgxqIZrj-InmOpY95aMyes32Lag3FX92eJGpe3P-7srx2Cl0sTZd2ZiTm9nOU7yzTfPMqhMQ3ZIzr_Ie2C3ECQPE_8jz_kyLDD0gt5hcYfUVdQ-nZlYBNXeB4hyg33m1Bo/s1600/bilgin.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320px" nda="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg5LYWGwr-RKxbgxqIZrj-InmOpY95aMyes32Lag3FX92eJGpe3P-7srx2Cl0sTZd2ZiTm9nOU7yzTfPMqhMQ3ZIzr_Ie2C3ECQPE_8jz_kyLDD0gt5hcYfUVdQ-nZlYBNXeB4hyg33m1Bo/s320/bilgin.jpg" width="238px" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
Doç. Dr. Bilgin Gürateş, 1964 - 2012</div>
<br />
<br />
Bilgin Hocam,<br />
<br />
Üç gece önce gözgöze geldik ilk kez, siz suretinizden bakıyordunuz bana, ben nereden geldiği belli olmayan derin ve uzak bir uğultunun kıyısında oturuyordum. Aynı yaştaydık, ikimiz de akademisyendik, siz insanları iyileştiriyordunuz ben eşyaları, şehirlerimiz uzaktı birbirine, ne bir uçak yolculuğunda / ne de bir Boğaz vapurunda karşılaşmıştık. Varlığınızdan, o şehirdeki yalnızlığınızdan, kimselerle paylaşmadığınız sıkıntılarınızdan, aydınlık yüzünüzü gölgeleyen endişelerden habersizdim. Ne sizin, ne de dünyaya getirdiğiniz bebeklerin seslerini duydum. <br />
<br />
Hep oradaydınız, vardınız, çalışıyor ve üretiyordunuz; yazıyor, okuyor, anlatıyor, sağıltıyor, güveniliyor ve seviliyordunuz; ve hem de sizi tanıyan / bilenler dışındaki kimse için yoktunuz.. Ne yazık ki o herkesden biriydim ben de.<br />
<br />
Gazete ve televizyon haberlerinde, köşe yazılarında anlatıldı hikayeniz; kayıptınız önce, merak ve endişe ile beklendiniz; sonra ayrıntıları akılı ve kalbi acıtan bir dehşete dönüştü yokluğunuz. <br />
<br />
Sizi tanımasam da, muhabirlerin yazdıklarından, görüntülerden, fotoğraflardan bir " Bilgin Gürateş" izlenimi edinmek yetti de arttı bu mektubu yazmama. Okuyamayacağınız bir mektup, hayatta olsaydınız yazılmasına gerek kalmayacak bir mektup.<br />
<br />
Bilgin Hocam,<br />
Siz hayat vermek, tedavi etmek, umut olmak için yetiştirildiniz; size harcanan emeği bilginizin, deneyiminizin, aklınızın ve insan sevginizin tüm gücüyle kullanıp, kimbilir kaç aileyi sevindirdiniz. Bilimsel çalışmalarınız, araştırmalarınız, makaleleriniz, bildirilerinizle mesleki gelişiminizi sergilerken öğrencilerinize de örnek oldunuz, onlara rehberlik ettiniz, yollarını ışıttınız. Hem sağıltan, hem öğreten bir hekim olmanın kıvancını yaşadınız.<br />
Sadece bu kıvanç bile yeterdi aslında sizi hiç tanımayan birinin başınıza gelenleri öğrenince kahrolmasına...<br />
<br />
İsterdim ki ölümünüzle ilgili tüm ayrıntılar, şimdi bir delil torbasında saklanan ve sizi hareketsiz bırakan o ip, bedeninizden çıkartılan kurşun, katlinizden sorumlu kişilerin zifiri ruhları, ardınızdan konuşulanlar, tenha cenaze töreniniz, her parçası müthiş bir karanlığı ve yalnızlığı çağrıştıran bu bölüm silinsin yaşam öykünüzden.<br />
İsterim ki, dostlarınız, meslekdaşlarınız, öğrencileriniz, hastalarınız ve hatta sizden ölümünüzle haberdar olan bizler bile sizi şu kumral suretinizdeki gülümseyişinizle anımsayalım. <br />
<br />
Bilgin Hocam,<br />
Ürettikleriniz, paylaştıklarınız, öğrettikleriniz, iyileştirdikleriniz, dostluğunuz ve varlığıyla mutlu edenlerden olduğunuz için borçlu kaldık size. Sizi yalnız başına gittiğiniz o karanlıkta yitirdik. Ama bilin ki ölümünüz gözlerinizdeki ışığı sizi sevmekten ve anmaktan hiç vazgeçmeyecek dostlarınızın belleklerine yerleştirdi . <br />
<br />
Sessizliğiniz sonsuz da olsa, artık eskisinden daha çok varsınız.<br />
<br />
<br />
Kederle, <br />
hk, 6.4.2012</div>Unknownnoreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-1601949457844505935.post-49050512436992220452012-03-25T12:03:00.000+00:002012-03-25T12:11:46.659+00:00" dünyaya kim olmaya geldim ben? "<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div style="text-align: justify;">
Belleğimin ne kadar zayıf olduğunu her geçen gün daha fazla anlıyorum; sisli bir çayırda yürümek gibi bu unutkanlık, nereden geldiğimi biliyor ama yola çıktığım zamana ait olay ve kişileri o sisin içinde yitiriyorum. Belki de iyi bir meziyettir bu, zira aralarında beni üzen, inciten, yolumdan alıkoyan, aklımı karıştıran, zihnimi gereksiz yere meşgul eden niceleri olduğunun farkındayım. Onların ağırlığı ve yorgunluğu mu şimdi beni suskunlaştıran, yoksa o çayırda yürümekten duyduğum sıkıntı mı? Dün sabah erkenden uyandım, ama yataktan çıkmadan " Siyahlı Kadını" okumaya başladım, ince bir kitap, müthiş ayrıntılı ( tam da benim sevdiğim türden) betimlemelerle dolu. Sonra kendime kahve yapıp salona, pencerenin önündeki berjere taşındım kitabımla birlikte, pencereyi açtım, ürpererek ( okuduklarımdan değil, pencerenin aralığından esen sabah rüzgarından) okumaya devam ettim bir süre. Üşüdükçe pencereyi kapatmak yerine, yatağa dönmek isteği çoğaldı içimde; ben de hiç alışılmadık bir biçimde yorganın sıcaklığına geri döndüm. Okuma gözlüklerim kulağımı ve burnumu acıtırken gözlerim kapandı, uyumuşum. Benim çok çocukluğumda babamın Citroen marka bir otomobili vardı, siyah ve sert minder yayları, açık gri döşemesi olan, modelini anımsayamayacağım bir aile yadigarı.<br />
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjT1SttlvcicTs6W-o98aEJApOpNttKJNuV-EiNM1gXYnL2LyFsllpqPKZbdZo92lXfW_NW245FV5k9RbVVJXmPpAFjvQ9BWfYL6PBC6kPY0RT_g6EhylBy4vOvEs22z9SUQp81x9aVXFXh/s1600/citroen.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjT1SttlvcicTs6W-o98aEJApOpNttKJNuV-EiNM1gXYnL2LyFsllpqPKZbdZo92lXfW_NW245FV5k9RbVVJXmPpAFjvQ9BWfYL6PBC6kPY0RT_g6EhylBy4vOvEs22z9SUQp81x9aVXFXh/s320/citroen.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Uykuyla birlikte kendimi yine babamın kullandığı o otomobilin içinde buldum, annem her zamanki gibi şöför koltuğunun yanında, önde oturuyordu ve ben arkadan onun kısa kesilmiş dalgalı saçlarını görüyordum. Karanlıktı, annem bir şeyler anlatıyor, babam arada bir onaylanan kısa cümlelerle cevap veriyordu. Böyle gittik bir süre, sonra babam arabayı kaldırıma yaklaştırıp durdu ve "hadi kızım, biz seni burada bekliyoruz", dedi. Otomobilden indim, geniş bir ara sokaktaydık, yürüdüm ve deniz kıyısına ulaştım, Karşıyaka'dan Güzelyalı'ya bakıyordum şimdi. Gece vaktiydi, artık o şehirde yaşamadığımı biliyordum, orada kalamayacağımı da.. Birden paniğe kapıldım, " ya beni almadan giderlerse..", bir yandan karşımda ışıldayan denizli şehire doyamadan oradan ayrılmak zorunluluğu beni müthiş üzüyor, bir yandan da o siyah Citroen'de beni bekleyen anne ve babama yetişememek korkusu aklımı başımdan alıyordu.. Ağlamaya başladım, o sokağa doğru ilerlerken, denizli gece manzarasından uzaklaştığımı bilerek, " buradan ayrılmak istemiyorum", diye sayıklıyor, bir yandan karanıkta iyice belirsizleşen siyah otomobili ve içinde beni bekleyen o iki güzel yüzü görmek için çırpınıyordum..</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Uyandım.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Kalkıp giyindim ve kendimi evden dışarı attım ( kelimenin tam anlamı ile attım), Kızılay'a indim, Yapı Kredi Yayınları'nın mağaza vitrininde "Mırnâme" : Büyüklere Kedi Şiirleri'ni gördüm. İçeri girdim, kitabı nedense "çocuk kitapları" arasında buldum. Feridun Oral resimlemiş Yalvaç Ural'ın şiirlerini, rastgele açtığım sayfadaki şiiri okur okumaz gözlerim doldu, şiirin resmini görünce ağlamaya başlayacağımdan emin olup, kitabı kapattım. Aynı kitaptan üç tane aldım ( aslında kedisever tüm tanıdıklarıma bu kitaptan vermek isterdim ), evde uyur bıraktığım kedi çocuklarımı düşündüm:</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhAwBADvDqeUZ88MD2N5q6hKgQUSHyRCwfO51iq4to4H4rpM4Ysxc7eG6BnFCJCEI-fzFjD5FWCg_SMLdUooDohp8Hh1OhVgHy0rzNWGsJXv66r9ahz2_3_M5yuzSrjm8iAPTohxTV3aO47/s1600/m%C4%B1rname.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhAwBADvDqeUZ88MD2N5q6hKgQUSHyRCwfO51iq4to4H4rpM4Ysxc7eG6BnFCJCEI-fzFjD5FWCg_SMLdUooDohp8Hh1OhVgHy0rzNWGsJXv66r9ahz2_3_M5yuzSrjm8iAPTohxTV3aO47/s320/m%C4%B1rname.jpg" width="238" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Aynadaki Kedi</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
- hiç kedi görmemiş bir kedi için ağıt-</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Aynada</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Yüzünü gördü</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Küçük kedi.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Şaşırdı.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Çünkü yüzünün hep,</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Sahibi,</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
O küçük çocuk gibi,</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Sarışın ve çilli </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Olduğunu sanırdı.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
"İyi ki Akide'nin yanında Aşure var artık", dedim kendi kendime.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Çiçekçiler, balıkçılar, kalabalık. Toz naftalin gelmemiş henüz Mısır Çarşısı'na. Kışlık giysilerin dolaplardan, çekmecelerden çıkıp, naftalinlenme ve yaz uykusuna yatma vaktine az kaldı oysa ki. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Pinhani şarkısı diyordu ki dün ben dolaşırken Ankara'nın sokaklarında:</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
....</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
kimse bilmez ki ben bilmezsem</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
dünyaya kim olmaya geldim ben?</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
ama kimse bilmez ki ben bilmezsem</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
dünyaya kim olmaya geldim ben?</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
....</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Ne için, ne pahasına, neden inat ettiğimi düşünmekteyim?</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
ya da</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
dünyaya kim olmaya geldiğimi ilk kez ve ısrarla gözden geçirmekteyim.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Siyah Citroen çürüyüp gitmiştir çoktan,</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
annemle babam tomurcuklanmaya hevesli bir erguvan ağacının altında büyük uykularına dalmışlar*,</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
elli yaşıma çok az kalmış,</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
hayatın dinç ve dirençli yılları eksilmeye, azalmaya başlamış,</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
hasreti rüyalara yerleşen iki kentin uzaklığı, </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
oralara senede bir kez yapılabilen yolculuklarla</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
yetinmenin bunaltısıyla daha da büyümekte üstelik.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Annem çıkıp gelse,</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
" haydi toparlamaya geldim seni, oyalanma buralarda" deyiverse,</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
arkama bile bakmadan, umursamadan gideceğim.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
hk, 25. Mart.2012</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
* -büyük uyku- betimlemesini çok sevdim ben, Altay Gündüz'ün "Geçmişe Yolculuk" kitabında okudum ilk kez.</div>
</div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1601949457844505935.post-31302494443694814882012-03-20T13:16:00.001+00:002012-03-25T12:09:54.344+00:00Nanik<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiuzi0x6oFscjNLq3_44fqq9eFTT0hCQgiixcv6uVifEydRLSeNj55cAbkXKH8bqywJJSKAUx3IPnBDJfIbGd0jl_jnSxjV9qAsabVr0UVzjXdZx6X2L1l1hYMUz8dgUJ8MjWGFp-v9TBTC/s1600/papatya2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiuzi0x6oFscjNLq3_44fqq9eFTT0hCQgiixcv6uVifEydRLSeNj55cAbkXKH8bqywJJSKAUx3IPnBDJfIbGd0jl_jnSxjV9qAsabVr0UVzjXdZx6X2L1l1hYMUz8dgUJ8MjWGFp-v9TBTC/s320/papatya2.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<br />
İkibinonbiri ikibinonikiye bağlayan kışın pek yaman geçtiği, Doğu Anadolu'da her sene yaşanan kar ve buza teslim olma nakaratının yinelenerek ve sabırları sınayarak batıda da hakim olduğu malum.. Kendimi "bahar, bahar" diye sayıklarken bulduğum sabah sayısı nice oldu bu kış, güneşsizlikten rengini yitiren ev bitkileri gibi solgun, mutsuz, halsiz, tedirgin bir hal aldı ruhum. Benim ruhumun toprağı zaten hüzünden, endişeden yana pek bereketlidir; son beş yıldır kederli bulutlar dolaşır durur başımın üstünde: Bir de kış uzayınca, kar soğuğuna beni irkilten, huzursuz eden, fikrimi çamurla sıvayan, bir yüzü gülen bir yüzü küfreden, söylediği ile düşündüğü birbirini yalanlayan insanlar eklenince iyice imkânsızlaştı bu şehire dayanmak. Oysa şehirin ne günahı var. <br />
<br />
Evcil olmanın tüm hallerine razıydım, yeter ki o insanların arasına karışmayayım. Yaşlı bir kaplumbağa gibi geçirdim bu kışı. Başımı kabuğumdan çıkarmadan, olabildiğince az konuşarak, az gülerek ( kaplumbağalar güler mi ki?), çok düşünerek, olasılıkları, yerleri, iklimleri sıralayıp, altlarını ve üstlerini çizerek. Üşüdüğümü söyleyemem, düşünürken üşünmüyormuş meğer..<br />
<br />
Üç gündür "bahar şarkı söylüyor" pencerenin dışında. Kırlar nasıldır merak ediyorum şimdi. Ege'de papatyalanmıştır çoktan yeryüzü, kırlangıçlar gelmiş midir Karşıyaka'daki evimin balkonuna o kırların üstünden uçup ? Zaman geçmeyi severken böyle arkasına bile bakmadan ve yüzünde arsız bir sırıtmayla: İşte gördün mü, seni de alt ettim -bitmeyecek gibi yaşadığın o mutlu günlerini bir nefeste bitirerek- !, diye fısıldıyor. Kargoyla gelen karton kutunun içinde, sapları ıslatılmış pamukla kundaklanmış papatya demetinin hayaleti beliriyor gözlerimin önüne. Yanında lor kurabiyeleri, bir kalıp da İzmir tulumu belki.. El yazısıyla yanaklarımı öpen, -canım çocuğum benim- diyen bir not: "Bu ilkbaharın ilk papatyaları evinde açsınlar yine."<br />
<br />
Ne şanslı bir çocuktum.<br />
<br />
Arsız zamana nanik yapmak için bir buket papatya aldım bu sabah Sakarya'daki çiçekçilerden. Bodrum'un kırlarından toplanmış, mis gibi, tazecik. Vazoya değil de, geniş ve büyük bir cam kasenin içine yerleştirilirdi bizim evde papatyalar ve Manisa laleleri. Suyu içtikçe sapları kasenin biçimini alır, başları dimdik, masanın üstünde küçük bir kır şarkısı gibi dururlardı. <br />
<br />
Baharın şarkısı evime papatyalarla girecek bu akşam ve ben onlara baktıkça annemle gözgöze geleceğim.<br />
<br />
hk, 20.Mart.2012</div>Unknownnoreply@blogger.com0