Viyana'daki noel vitrinlerini belgelemiştim Kasım 2009'daki seyahatimde, ama bir türlü fırsat bulup ne resimleri yazılayabildim ne de yazılarıma yeni fotoğraflar çekmeye zaman ayırabildim. Bir kumbaram var şimdilik, yazmayı isteyip de bu isteğimi gerçekleştiremediğim hallerde kumbarama atıyorum aklıma gelen düşünceleri. O yazının resimleri, yazının teması, kurguda yer alacak anahtar sözcüklerle birlikte. Kumbara taşmak üzere...
Bir haftadır aklıma hayalime sığmayan haller yaşıyordum: Üzüntü, sıkıntı, gerginlik, hayalkırıklığı, güven yitimi ile geçen günlerin, uykusuzlukla geçen gecelerin ardından, kalbim bir kez daha sıkıştı.. Şimdi doktor kontrolunda, ilaçlarla "normale dönmeye" çalışıyorum.
Yasemin Çayı'ndaki yazılarıma her es verişimde, beni yazmaktan alıkoyan nedenleri düşünüyorum tek tek. Akademik çalışmalar, seyahatler, projeler ve ölümler dışındaki gerekçelerin hiçbirinin bu sessizliğe değer bir anlamı, değeri, önemi olmadığını farkediyorum her defasında. Birileri yaşamımın çok daha huzurlu, mutlu, sağlıklı geçebilecek zamanlarını benden çalıyor; zihnimi endişe ve tedirginlikle zehirleyip, bedenimin kimyasını bozuyor. Her defasında benim insanlara olan güvenim sarsılıp, azalıyor. İyimserliğim ve güven hissim erozyona uğruyor; hayalkırığı sırçalarını battıkları yerden bir bir temizlemek, o yaraları iyileştirmek aylar alıyor. Ve tıpkı Akide'nin ellerime attığı tırmıkların hiç geçmeyen izleri gibi her biri aklımda ve ruhumda silinmeyecek izler bırakıyor.
Yavaş yavaş kumbaramı açacağım, içinde biriktirdiklerimi okuyup, sonra da yazmaya koyulacağım. Tıpkı bu yazının resmindeki Hummel figürinleri gibi kar üstünde yürüyüşe, kaymaya, oynamaya, derin derin nefes almaya çıkmak istiyor gönlüm; bir de yazmak.
Hal budur, bilin istedim.
hk, 4.2.2010 Ankara