3.4.09

müze dediğin...

yazlık elbise


Bugün bir "müzecilik sempozyumu"na katıldım; -üniversite müzeleri- üzerine deneyimlerin paylaşıldığı bir toplantıydı. Çağrılı müze müdürleri, üniversitelerin farklı fakülte ve bilim dallarının barındırdığı müzelerinin kuruluş öykülerini, koleksiyonların nasıl oluşturulduğunu, yitirilenleri / kurtarılanları / korunmak istenirken yok edilenleri / "müzeleştirdikleri" mekânları, hedeflerini / ziyaretçileri / sorunlarını anlattılar birbiri ardına.


Hepsinin ortak bir özelliği vardı: müzeci değillerdi. Bilim insanı idiler, koleksiyonunu yaptıkları eşyaları / sanat eserlerini / doğa örneklerini çok iyi tanıyor ve sınıflandırabiliyorlardı, bu eşyalar hakkında ciltler dolusu yayın da yapabilirlerdi; ama gelin görün ki büyük çoğunluğunun müzeciliğin yöntemlerinden, ilkelerinden, koleksiyon yönetiminden, koruma planlamasından haberi yoktu. Toplamaya, biriktirmeye gönül vermiş; kimileri büyük güçlüklerle başa çıkarak koleksiyonlarını sergilenebilir hale getirmişti. Ama hiçbiri "müzeci" değildi.


Sempozyumun açılış konuşmasını yapan ve bu toplantıyı düzenleyen -öğretim üyesi koleksiyoner- ise ( müze müdürü sıfatını bilerek kullanmıyorum) çağımızda -müze için ön plana çıkanın ziyaretçi olduğundan, koleksiyonların önemini yitirdiğinden; artık sanal müzeler kurulmakta olduğundan bile dem vurdu.


Konuşmacılardan sadece biri müzenin sorumlulukları arasında "koruma"dan söz etti.


Benim ve öğrencilerim için ilginç / sarsıcı / zor bir deneyimdi.

gut hastaları için tekerlekli sandalye


Toplantı bittiğinde öğrencilerim -Hocam, neden hiçbir şey söylemediniz?", diye sordular. "Konuşmacılara söyleyebileceklerimin altı saat boyunca dile getirilen pek çok saptamayı çürütecek içerikte olacağını, zira söze - sizin müzeleriniz değil, koleksiyonlarınız var- diye başlamam gerekeceğini", anlattım onlara. İlk kez -dolaylı bir yoldan değil de-, kendi kulakları ile duyup, gözleri ile görerek farkettiler bu ülkede devlet (ve üniversite) müzeciliğinin ne menem bir şey olduğunu. Sanırım bir adım, hatta bir kaç adım birden yaklaştık birbirimize.

mekanik at



Toplantı salonundan çıkarken şaşkındım aslında, "bilimin, araştırmanın, eğitimin" çekirdeği üniversitelerin -müzeciliğe yaklaşımlarının müzecilik biliminden alabildiğine uzak olması- ne garipti.

Bir gün böyle geçti, ben günü geçemedim daha

hk, 3.4.2009

Son not: Yazıyı aralayan resimler Londra'daki Victoria&Albert Müzesi Koleksiyonu eserlerine aittir.

Hiç yorum yok:

baharın işaretleri

Kimsesiz fotograflar albümü