bardağı andırır cam bir vazonun içinde, bir kaç parmak suyla canlı duran boynu bükük bir kaplanpost. üstüste binmesi istenen görüntüler öyle ustalıkla hesaplanmış ki, uzak arkadaki kadının dönerken havada dalgalandırdığı eteği gibi duruyor çiçeğin yaprakları.
işte bir fotoğraf daha, bu da aynı sanatçının olmalı.
her iki kadında da bedenler ile çiçeklerin örtüşmesi gerçek ve gerçeküstü bir görüntü yaratıyor. kimse onların taç yapraklarından yapılmış birer etek giydiğini inkar edemez ve yine de bir sonraki karede kadınlar o çiçekleri vazodan çıkarıp dudaklarına götürseler, fotoğrafı izleyenler az önceki algılamaya yol açanın fotoğrafçının bir oyunu olduğunu söylerler.
yaşamda böyle ne çok yanılsamaya kapıldığımı farkettim yakın zamanda. hatta bu yanılsamaları başkalarının değil, kendi maharetimle kendimin yarattığını da anladım. yıllara yayılmış, ustalıkla ve incelikle hazırlanmış yanılsamalar bunlar. -kandırmaca- ya da -hile- de denebilir tabi.
"yakın alanda şimdiki zaman görüntüleri ile, uzak alanda miş'li gelecek zaman hayalleri."
bir masal gibi anlatmışım kendime, anlattığım masallara da bir güzel inanmışım. kendi masallarımla uyumuşum yani, e hal böyle olunca yarattığım masal kahramanları da ben onlara can-ı gönülden inandığım sürece, düşündüğüm / güvendiğim / sevdiğim / özlediğim gibi olmuşlar. aslında öyle olmasalar da, uzak arka alanda birer -flu- siluet iken, benim gözüme öyle görünmüşler.
bir başka deyişle, onlar uzak arka planda -öylece dururken- ben hiç durmadan ruhlarını / düşüncelerini / niyetlerini / eylemlerini olduğundan farklı gösteren çiçekler yerleştirmişim cam vazoların içine. ne zaman ki çiçekler solmuş, taç yaprakları dökülmüş, masallar da tükenmiş.
masal kahramanları gerçek üstü'nden inip, uykudan uyanmış H'nin önüne gelivermişler...
gökten üç elma düşmemiş.
zaten düşse de elmaların çürük olma ihtimali çok yüksekmiş.
amasya elması seven masal prensi bu yüzden masaldan kaçmış.
***
yanılsamalarınızdan kurtulun bir an önce, canınızı yakmayın.
hk, 31.3.2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder