"Ölen insan bir ipek böceği kozası gibi sarıp sarmalanmakta ve öbür dünyada bu kozadan, yani mumyadan çıkıp uçacak bir kelebek gibi hayatına devam etmesi umulmaktaydı... ", diyor bir yazar.
British Museum'daki Mısır mumyaları ve sandukalarını ilk görüşümün üstünden 20 sene geçmiş. Beni en çok mumyalanmış kediler şaşırtmıştı o zaman, insanların birlikte yaşadıkları bu sevgili dostlarından vazgeçememeleri, onları da "yeniden doğmak" üzere hazırlatmaları bir vefa örneği olarak yer etmişti aklımda. Mumyalanmış kedilerin bandajları üzerine yüzleri ayrıntıları ile çizilmişti: Dik kulaklı ve iri gözlüydüler, korkutucu değil, çok mahzundular..
"Hassas bir mumya olmak" üzerine düşünmeye başladım bugün: Hassas olmak iyi değil bu zamanda halbuki: E denedim, gördüm. Hassasiyet arttıkça bağışıklık sistemi çöküyor, direnç azalıyor, birdenbire bir bakıyorsun "felaketin olmuş, ağlıyorsun." Birileri çıkmış hassasiyetinin üstüne basarak başka birilerine bas bas bağırıyor. Böyle kalakalıyorsun, basmakalıp bir şeyler söyleyemediğin için de, ince eleyip sık dokuyarak - sen ne yaptığını sanıyorsun?- demeye kalkışınca, elek de / dokuma tezgâhına astığın ağırşaklar da kafanda parçalanıveriyor. Hassasiyet -kabul görmeyen meziyetler- arasındaki yerini aldı, hatta - zayıflık - olarak algılanıp, "aman sen de çok hassassın!" ünlemleri eşliğinde, günümüzün eşiğinden kova kova sular dökülerek, annelerimizin anneannelerimizin yaşadığı "fi tarihine" yolcu edildi.
Bu koşullar altında yaşamaya kalkışan ve -hassasiyetleri nice olan- biri için mumyalanmak, toplumsal değerlerin -fi tarihindeki- hallerine yeniden / yeniden döneceği umudunu yaşatmak için bir çaredir belki de. Hassasiyetimizi mumyalamak ve bedenimizi (mumyalama işleminden önce çıkartılan yaşamsal organların saklandığı) -canope kavanozları- gibi kullanmaya başlamak zamanı gelmiştir.
Yine de teselli edici bir yanı var bu zamanda -halâ hassas kalabilmenin-, mumyalasak da mumyalamasak da bizim antenler hep sinyal peşindedir. Karşımıza bizim kadar / gibi hassas biri çıktı mı hemen biliriz; bilmekle kalmaz bir de bildiğimizi belli ederiz. Zaten hassas bir mumya, hassas bir başka mumya ile karşılaşınca bandajlar kendiliğinden çözülür, ruhlar bir sargı tepeciğinin içinden usulca havalanır, sarmaş dolaş olur. Ama bu yine de artık çok sık rastlanmayan ve hassas olmamayı bir zırh gibi giyinen çoğunlukların içinde bir azınlık tesellisidir.
Hoyratça, vurdumduymazlaşarak, umursamadan, kırıp dökerek, saygısızca, özensizce, küçümseyerek, küstahlaşarak, düşünmeden / ya da sadece kendini düşünerek yaşayanların arasında -hassas birer mumya- olmak hiç de kolay değil.
Ben bunu bilir, bunu söylerim.
hk, 29.3.2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder