5.4.09

akıl akıldan üstündür, ya kalp kalpten?

Leylâk mevsimi gelmedi de, ben sabırsızlandım.
40'lı yaşlarda kız arkadaş sahibi olmak ile ilgili iki yazı yazmıştım yakın zamanda, okuyanlar anımsar. Aslına bakarsanız, anneciğimden sonra neden çok yalnız kaldığımı / neden kız arkadaşsız bir hayatım olduğunu açıklamış, tam da orada bırakmıştım. Zira düşünüyor ve inanıyordum ki, -aklım gibi kalbim de -uzun zamandır görüşmediğim kız arkadaşlarımla bağımı tazeleyecek, hatta bugünki aklıma uygun yeni arkadaşlar edinecek kadar hevesliydi. Başka bir deyişle -bir eksikliğin- farkına varmış, bununla ilgili atabileceğim adımlar olduğunu düşünmeye başlamıştım.
Derken kendimde bir gariplik sezdim: Günlerdir yazıyor / konuşuyor / haberleşiyor / gülüyor / ağlıyorduk ve ben kendimi giderek bu paylaşımın sorumluluğunu taşıyamayacak kadar yorgun hissediyordum. Başlangıçta "can-ı gönülden" sürdürdüğüm iletişime aklımı veremez oluncaya dek devam etti bu hal. Haberleştiğim üç kız arkadaşım vardı, bir an geldi üçünden de elimi eteğimi çektim, susuverdim.
Biri hiç ses etmedi, benimle birlikte sustu.
Biri "ortadan birdenbire yok olmamın nedenini sordu" ve "ben her zaman buradayım", demekle yetindi.
Biri " bu suskunluğa kendisinin neden olduğunu düşünüp, özürler diledi, mektuplar yazdı".
Ben ise, susarak ve paylaşmayarak yeniden eski tenha hayatıma döndüm. Beceremediğimi kabullendim, beceriksizliğimi itiraf etmeye karar verdim. Bir de dedim ki kendi kendime: "Neden yitirdiğin tüm güzel ve değerli varlıkların yerini doldurmaya çalışıyorsun ? Neden kendini başka biri gibi olmaya zorluyorsun ? Neden altından kalkamayacağın sorumluluklar alıyorsun ? Neden sana değer veren, seni seven / önemseyen arkadaşlarını üzüyorsun ? Neden değişmek istemezken, değişmeye çalışıyorsun ? "
Kalbim bu defa kifayetsiz kaldığı, hayalleri kırıp döktüğü, beceriksizlik ettiği için üzgünüm.

Zira kalbimden üstün kalplerle karşılaştım...
hk, 5.4.2009

1 yorum:

bir adet kalp (acele!...) dedi ki...

Kalp lügatından konuşuyorsak eğer, kalp kalbe üstün olamaz diye düşünüyorum. Kalp kalbe karşı olur olsa olsa, denk olur ya da matematiksel terimle eşit olur. Böyle bir eşitlik sağlandıysa eğer, görmek ya da görmemek, duymak ya da duymamak, veya bütünüyle tariflersek beş duyumuzla algılayabildiklerimiz değildir artık eşitliği muhafaza eden. Altıncı duyumuzdur artık, diğer kalbin sevincini ya da öfkesini, kırgınlığını, kızgınlığını hisseden. Bu halden itibaren paylaşım kelimelerle değil, zaten kalp yoluyla iletilir.
Kalbi kalbe üstün görmediğinizde, kalbiniz hafifler kendiliğinden, eşitliğin iki yanında, üzerinde hiçbir yük hissetmeksizin… Ve eşitliğin koşulları yoktur artık…
Eşitliğin diğer ucundaki kalp, karşısında durduğu kalp kırıldığında acı hisseder sadece, onun sözle ifade ettiği ya da edemediği hiçbir başka halde değil… Hayatın yükü, paylaşıldıkça hafifler, doğrudur, lakin dedim ya eşitlenmiş kalpler için söze gerek yoktur ve hatta yeri gelir sözler kifayetsiz kalır paylaşabilmek adına, siz söylemeseniz de hiçbir şey, anlar diğer kalp ve gerekiyorsa susar. Güzel konuşmak ya da yazmak ne büyük bir erdemse, yeri gelince susmanın da ona eşdeğer bir erdem olduğunu bilir/öğrenir ve susar. Ne zaman ki diğer kalp elini uzatır tutulsun diye, o zaman sımsıkı tutar ellerinden ki, yaşamdaki pek çok zorluğun üstesinden gelinebilir artık bu kat kat çoğalan güçle…
Eşitlenen kalpler öyle kolay kolay kırılmaz birbirlerine…

baharın işaretleri

Kimsesiz fotograflar albümü