İkibinonbiri ikibinonikiye bağlayan kışın pek yaman geçtiği, Doğu Anadolu'da her sene yaşanan kar ve buza teslim olma nakaratının yinelenerek ve sabırları sınayarak batıda da hakim olduğu malum.. Kendimi "bahar, bahar" diye sayıklarken bulduğum sabah sayısı nice oldu bu kış, güneşsizlikten rengini yitiren ev bitkileri gibi solgun, mutsuz, halsiz, tedirgin bir hal aldı ruhum. Benim ruhumun toprağı zaten hüzünden, endişeden yana pek bereketlidir; son beş yıldır kederli bulutlar dolaşır durur başımın üstünde: Bir de kış uzayınca, kar soğuğuna beni irkilten, huzursuz eden, fikrimi çamurla sıvayan, bir yüzü gülen bir yüzü küfreden, söylediği ile düşündüğü birbirini yalanlayan insanlar eklenince iyice imkânsızlaştı bu şehire dayanmak. Oysa şehirin ne günahı var.
Evcil olmanın tüm hallerine razıydım, yeter ki o insanların arasına karışmayayım. Yaşlı bir kaplumbağa gibi geçirdim bu kışı. Başımı kabuğumdan çıkarmadan, olabildiğince az konuşarak, az gülerek ( kaplumbağalar güler mi ki?), çok düşünerek, olasılıkları, yerleri, iklimleri sıralayıp, altlarını ve üstlerini çizerek. Üşüdüğümü söyleyemem, düşünürken üşünmüyormuş meğer..
Üç gündür "bahar şarkı söylüyor" pencerenin dışında. Kırlar nasıldır merak ediyorum şimdi. Ege'de papatyalanmıştır çoktan yeryüzü, kırlangıçlar gelmiş midir Karşıyaka'daki evimin balkonuna o kırların üstünden uçup ? Zaman geçmeyi severken böyle arkasına bile bakmadan ve yüzünde arsız bir sırıtmayla: İşte gördün mü, seni de alt ettim -bitmeyecek gibi yaşadığın o mutlu günlerini bir nefeste bitirerek- !, diye fısıldıyor. Kargoyla gelen karton kutunun içinde, sapları ıslatılmış pamukla kundaklanmış papatya demetinin hayaleti beliriyor gözlerimin önüne. Yanında lor kurabiyeleri, bir kalıp da İzmir tulumu belki.. El yazısıyla yanaklarımı öpen, -canım çocuğum benim- diyen bir not: "Bu ilkbaharın ilk papatyaları evinde açsınlar yine."
Ne şanslı bir çocuktum.
Arsız zamana nanik yapmak için bir buket papatya aldım bu sabah Sakarya'daki çiçekçilerden. Bodrum'un kırlarından toplanmış, mis gibi, tazecik. Vazoya değil de, geniş ve büyük bir cam kasenin içine yerleştirilirdi bizim evde papatyalar ve Manisa laleleri. Suyu içtikçe sapları kasenin biçimini alır, başları dimdik, masanın üstünde küçük bir kır şarkısı gibi dururlardı.
Baharın şarkısı evime papatyalarla girecek bu akşam ve ben onlara baktıkça annemle gözgöze geleceğim.
hk, 20.Mart.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder