haftasonlarımın en keskin dönemeci.
uzun zamandır kalkıştığım, ama sonra akıla yatkın bahaneler bulup
vazgeçtiğim yüzlerce planım var,
ve kimsenin bana "artık neden böyle olduğumu" sormasını ya da açıklamasını istemiyorum,
bu soruyu soranlarla, yanıtını bilenler birbirleri ile görüşsünler, gıyabımda...
güne plansız başlamak, zamana meydan okumaktan farksız, zira
saatleri sınırsız zamanım varmış gibi har vurup harman savuruyorum,
oysa sadece günümün ve bazen gecelerimin de geçtiği "hayat odamda"
( salon+çalışma odası+oturma odası+yemek odası+uyku / şekerleme / rüya kanepesi)
iki antika masa saati ve üç duvar saati ile birlikte yaşıyorum,
ve onların birbirine karışan seslerinden hoşnut olmakla kalmıyor,
uyanır uyanmaz aklımdan geçen planları uygulamak yerine
başlayıp yarım bıraktığım, ya da hiç başlamadığım işlerin
vicdan azabını da bu tıkırtılı seslerle bastırıyorum.
güne hamarat başlayıp,
bir kaç saat sonra yorgun ve isteksiz bir bedenle
kanepeye yığılmak,
uyanır uyanmaz beni heyecanlandıran her ne varsa
hiçbirini yap(a)madan kararan hayat odasının ışıklarını açıp,
uykuya hazırlanmak,
elimden bu kadarı geliyor
içimden de öyle sanırım.
hk, 29.11.2008
1 yorum:
Biliyorum; bu sizin için de geçerli olamaz, biliyorum ki çok bencilce, ama güne sizin yazılarınızla başlamak öyle güzel bir duygu ki...
Şimdi düşünüyorum o tarafta sizi, bu taraflarda beni ve nice nice farklı insanları. Güne bu kadar verici, bu kadar ulvi güzellikte bir ruhla başlayabilen birinin, gün içinde geri kalan saatleri de evet hep kendi istediği gibi olmalı, içinden geldiği ya da gelemediği gibi, ama istiyorum ki sizden bizlere yansıyan bu muhteşem aydınlık, sizin gününüze de ulaşsın/ulaştırılsın. Sizi gözümde hep "mutlu ve de çok hak ettiği gibi gerçek yaşamında da kıymeti bilinen" haliyle betimlemek istiyor beynim. Bizlere ulaştırdığnız mutluluk size de fazlasıyla geri dönmeli. Ama işte benim de elimden bu mevzuda başka bir şey gelemiyor, buna üzülüyorum, keşke gelebilse...
Cümlelerinizle yine neler neler canlandı aklımda, küçüklüğümde en çok da anneannemlerin evinde kaldığımda o saat tıkırtılarıyla bir türlü uyuyamadığım geceler, sonraları mecburi hizmet yıllarında kendi derme çatma evime ilk götürdüğüm eşyalarımdan birinin annemlerin kurmalı masa saati oluşu, yalnızken onun sesinin artık beni hiç de rahatsız etmeyip, aksine çok da güzel yoldaşlık edişi vs.
Yine çok konuştuğumun (yazdığım diyemiyorum çünkü çok derme çatma oldu yine düşündüklerimden aktarıp yazabildiklerim) farkındayım.
Tamam içinizden geldiği yerde, geldiği gibi olun hep de, aklınızda bulunsun ki ben hep buradayım.
Kasımpatlarınız muhteşem, iyi ki varsınız...
Yorum Gönder