28.11.08

havadan sudan..

kar yağsın diye bekliyorum,
sokaklar sessizleşsin, kuşlar ekmek kırıntılarına üşüşsünler,
sıcak şarap tarçın ve karanfil koksun,
kakao fincanlarının kenarında zencefilli kurabiyeler olsun,
romantik filmler izleyip ağlarken
bir yandan da yün öreyim /
sonra bir sevgilim olsun / nergis, sümbül demetleriyle gelsin,
beni kucakladığı zaman gözlerinin içi gülsün,
çiçeklerinin kokusu odanın sıcağıyla çoğalsın diye bekliyorum.

üstüme anneciğimin ördüğü şalımı örtüp kanepemde uyuyayım,
rüyamda da "beni Ankara'nın deniz manzaralı yegane evine taşıyan" anneciğimi göreyim,
uyanınca rüyamı sevgilime anlatayım,
sonra da kalkıp ikimize sıcacık bir çorba pişireyim istiyorum.

bütün bunlar da İstanbul'daki evimde olup bitsin,
başımı yastığıma koyduğumda
aklıma dün değil de
yarın gelsin,
çini soba çıtır çıtır yansın,
parmaklarımın ucunda uyuyan sözcükler
geveze birer kuşa dönsün,
Ankara benim için sadece kartpostal fotoğraflarında
bir de Nesrin Sipahi'nin şarkısında kalsın istiyorum.

ama gelin görün ki:
" galiba yine gerçekleşmesi imkânsız çok şey istiyorum..."

hk, 28.11.2008

1 yorum:

dgül dedi ki...

"İmkansız" olan yegane durumu ne yazık ki tanıyoruz hepimiz kendi yaşamlarımızdan da, geri kalan her bir dileğin "imkansız" olamayacağına inanıyorum ben; hiç katedilemeyeceğini düşündüğümüz nice yol, kendinizi ansızın o yolda bulmakla aşılmaya da başlar zaten. Yeter ki o yolda yürüme cesaretini/azmini kaybetmeyin.
O parmak uçlarınızda uyuyan sözcüklerin, zaten yüreciğinizde hep yaşayan billur sesli kuşların cıvıltısı olduğunu biliyorum. Klavyenizden beliren sözcüklerin sayısı ile orantılı olmaksızın duyulabiliyor şakımaları. Dileklerinizden hiç vazgeçmeyin lütfen...

baharın işaretleri

Kimsesiz fotograflar albümü