27.12.19



Suskunluk zamanlarım için ne söyleyebilirim ki.. İki sene geçmiş üstünden son yazımın, oysa  eskiden yapamadığım herşeye daha çok vaktim var artık,  yazmamak içinse nedenim yok.  Yine de bugüne / şimdiki zamana dair, anlatmaya ( benim için anımsamaya) değer olaylar öyle az ki. Belki de yaşantımın tekdüzeliğinden dolayı böyle hissediyorum; geçen sene Ağustos sonundan Aralık'ın ilk günlerine dek kaldığım İstanbul'daki evimde aklıma düşenler / içinde anneannemin, dedemin, ağabeyimin, anne ve babamın olduğu hikayeler / onların hayatta oldukları yıllara ait nesneler ve izler, orada sonbaharı geçirmenin bana öğrettikleri ile birleşince dünyanın bir ucuna keşif yolculuğuna çıkmış gibiydim oysa. Bilmem neden - Filbahrili Ev- ile ilgili yazılarımı -bir fincan yasemin çayı-na değil de, farklı bir güncenin (WordPress / Filbahrili Ev) sayfalarına kaydettim.
Diyeceğim bir başka defterde de olsa o yazılar, 2018'de tamamen sessizliğin kuytusuna saklanmadığımı hatırlattı bana, iyi hissettim.
...
Aslında 2018 ve 2019 boyunca Instagram'a fotoğraflı kısa notlar düşerek kendim için bir bellek çekmecesi oluşturduğumu da itiraf etmeliyim. Becerebilirsem, o notların en can alıcı olanlarını buraya eklemek, hiç değilse bu -büyük defterin sayfalarına- birer gazete kupürü gibi iliştirmek isterim. Böylece -olup bitenleri derli toplu ve bir arada görmek, okumak- da mümkün olur.

Yine herkes uykudayken ve ev soğukken düştüm bu notu.
Yazıma eşlik eden illüstrasyonda yeni yılın ilk gününü kutlayan orman sakinlerinin dingin tebessümlerini sevdim en çok. Birlikte yaşadığım ve her sabah uyanır uyanmaz varlıklarına şükrettiğim kedi çocuklarımdan aşina olduğum o tebessümü.

2019'un son Cuma sabahı, saat 07.20 / uyanıyor şehir / o halde "günaydın"..

hk, 27 Aralık 2019



Hiç yorum yok:

baharın işaretleri

Kimsesiz fotograflar albümü