CHOPIN: Tuşlara Adanmış Bir Yaşam
A.Büke'nin kaleme aldığı bu kitap benimle dolaşıyor dört gündür: Sabahları işe giderken otobüste, gece uyumadan önce yatakta okuyorum merakla. Arka kapak yazısında da belirtildiği gibi "yalnızca klasik müzik dinleyicilerini değil, sanat tarihi, edebiyat, Avrupa tarihi konularına ilgi gösterenleri de saracak" bir araştırma bu. Okurken kendi zamanımdan uzaklaşıyor, 18.yy sonundan 19.yy'ın ilk yarısına doğru Fransa, Polonya, Almanya, Avusturya arasında yolculuk ediyorum durmadan.
Chopin'in piyano eserlerini yıllardır dinlediğim halde, o muhteşem müziğin yaratıcısının yaşamı, sanatsal gelişimi, eğitmenleri, ailesi, yaşadığı kentler, çağdaşları, esin kaynakları, mektupları ile ilgili öğrendiklerim sayesinde, bundan böyle "Chopin besteleri" dinlerken o hayata iki yüzyıl sonra bir biyografinin cümleleri aracılığı ile dokunmuş olarak, farklı hissedeceğimi biliyorum artık.
1.Mart.1810 doğumlu Chopin, Fransız bir ailenin Polonyalı soylular tarafından yetiştirilmiş ve Polonya'da yaşamayı seçmiş oğlunun ikinci çocuğu. 8 yaşında verdiği ilk piyano resitalinden sonra, kendisine seyircilerin tepkilerini soran annesine " en çok dantel yakamı beğendiler" diyen; yaz tatillerinde davet edildiği ve arkadaşlarının ailelerine ait çiftliklerden anne ve babasına gazete formatında mektuplar yazan, kendi adından türettiği ve aslında her birinde kendini anlattığı karakterler aracılığı ile başından geçenleri komik öykülere dönüştüren bir genç.
244 sayfalık kitabın henüz 60. sayfasındayım (Çocukluktan Gençliğe), okurken notlar çıkarmamak için kendimi zor tutuyorum bazen; kimi kişi ve yer isimlerini ezbere bilmek, müzik terimlerini, piyanonun gelişimine ilişkin ayrıntıları hep hatırlamak istiyorum, (muhtemelen hiçbir zaman kullanmayacağım bilgiler olsa da bunlar). Belki şimdi, olduğum zaman ve çevrede konuşulan, yaşanan, yinelenen konuların / olayların / hallerin sığlığından, niteliksizliğinden, boşluğundan, kabalığından doğan kirlenme, cahilleşme, gerileme, yerinde sayma duygusundan kurtulabilmek için istiyorum bütün bunları... Mecbur olmadığım ve "işime yaramayacağı" halde öğrenmek, aklımda tutmak arzusuyla, bir tür susuzluk giderme sabırsızlığı ile okuyorum bu kitabı; her cümlede mutlu ve arınmış hissederek...
23.Nisan.1810'da yapılmış vaftiz töreni Frederic'in, 200. yılında çocukların bayramıyla birlikte kutlayacağım doğumunu; iki yüzyıl sonra insan bedeninin ölümlülüğüne nispet yaparcasına yaşayan ve dünya yüzünde kimbilir kaç piyanist tarafından tutkuyla yorumlanan bestelerini dinleyerek...
Sahi en son ne zaman bir Chopin eseri dinlediniz ?
Sahi en son ne zaman bir Chopin eseri dinlediniz ?
hk, 1.Nisan.2010, 4.45 (uykusuz bir gece)
2 yorum:
Kısa süre önce tesadüfen karşılaştığım blogunuzu geniş bir zamanda incelemek için bir kenara not etmiştim kısmet bugüneymiş. Kesinlikle takip etmeye değer bulduğumu belirtmek istiyorum. Buna sebep genel içerikteki şahsımın ilgisini çeken konular ve kullandığınız dilin güzelliğine ek olarak hayatı yaşanır kılan ayrıntıları tüm olumsuzluklara rağmen -ki konu ne olursa olsun çoğu yazıda kaleminizden hüzün damladığını çok net söyleyebilirim-yakalamanız ve biz sessiz okurlara hatırlatmanızdır. Paylaşımlarınıza yorum almadığınızdan dem vurmuşsunuz bir yerde, kendi adıma ilk kez bir bloga yorum bıraktığımı söylemek isterim. Siz sanal alemde bir ses olarak adım atıyorsunuz boşluğa okuyucu ise bu sesi duymakla ve okumakla cevap vermiş sayıyor kendini genelde.Siz yazdığınız sürece okuyacağımdan emin olabilirsiniz.
Hoşgeldiniz! Yeni bir yazı ile karşıladım sizi, kedisi uykuda olan bir yazıyla hem de.. İyi Pazar'lar.
hk
Yorum Gönder