Anneciğim akşamüzeri oldu mu, anneannemin pirinç mangalında kömür ateşi yakardı ben çocukken. Kışın ve soğuk havada bile üşenmez, balkonda kömürlerin kor olana dek yanmasını bekler, sonra da üstlerini hafifçe külleyip mangalı içeri alırdı. Bir tepsinin içinde iki kişilik bakır bir cezve, biri orta boy, diğeri minyatür ( olsa olsa iki yudumluk) kahve fincanları, kahve ve şeker kavanozlarını getirir; mangalda Türk kahvesi pişirirdi. Benim fincanım minyatür ve mavi minelerle süslü olandı; iki grisiniyi kahveye batırarak yememe izin vardı, telveye de dokundurmazdı. O ağır ağır yudumladığı kahvesiyle tek bir -Gelincik-, sonraları -Bahar- sigarası tüttürürdü.
Artık kahve bile elektrikli cezvelerde, bir kaç dakika içinde hazırlanıyor oysa. Vazgeçtim mangaldan, kömürden; havagazı ocağının küçük gözünde kısık ateşte pişirilen kahveler bile hem pişirenin, hem de kahveyi içeceklerin sabrını zorlayacağa benziyor.
Bir fincan kahvenin hatırı "kırk yıldan" "kırk dakika"ya inince, gönlün istediği de sohbet değil kahvenin ta kendisi oluverdi, farkında mısınız bilmem?
hk, 19.4.2009
2 yorum:
Kahve içme keyfi bana da anneannem den yadigârdır. Öğle uykusundan sonra, kapıyı çalıp üzerinde pembe sabahlığıyla gelir, "Candan, ben kahvemi içmedim" deyişiyle, hemen kahveleri ocağa sürerdim. Karşılıklı kahvelerimizi keyifle içerken, sigarası da eşlik ederdi bu keyif anına.. Türk kahvesi benim için keyifle eşdeğerdir. İstiklâl Caddesi'ne yolum düştüğünde, mutlaka "Mandabatmaz" kahvesinde tabureye tüner, o yoğun köpüklü kahveyi büyük bir keyifle içerim. İşte yaşam, bu küçük tatların birleşimidir aslında, ne olursa olsun...
HEP YAŞADIĞIMA DAİR
Bu gölge her pazar günü,
Bu şehir, bu tren sesi,
Gök bildiğim bu mavilik,
Yeşil dallardan süzülen.
Oturduğum rahat koltuk,
Beyaz örtüsü masanın,
Sigaram, kahvem, gazetem,
Elimin çizdiği kavis,
Kovmak için sinekleri;
Kolumda işleyen saat
Ve esnemem arada bir,
Hep yaşadığıma dair.
...
BEN DE BİR İNSANIM
Şaşacak ne var bunda bilmem,
Pijamayla başka adamsam,
Elbiseyle başka birisi.
Tıraş da beni değiştirir,
Ayakkabı boyası bile.
Ya hava, ya günün saati;
Ya kahvesini içtiğim dost?
Hepsinin hakkı yok mu bende,
Geçen kadının gülüşünden
Elimdeki mektuba kadar?
İcap etmez mi hoş görünmek
Üsküdar'daki akrabaya,
Ayda yılda bir uğradığım.
Ben de bir insanım nihayet.
Cahit Sıtkı TARANCI
Yorum Gönder