15.1.09

Akideli mektuplar için giriş notu

13. Aralık. 2008, Cumartesi akşamı çok zayıf, çok üşümüş, çok hasta bir halde karşıma çıkan "kedicik", iki gün sonra "AKİDE" ismini alıp benimle birlikte yaşamaya başladı. Bundan böyle "bir fincan yasemin çayı"nın yazarı olarak karşınıza çıkacak, evindeki ve gezmeye gittiği yerlerdeki izlenimlerini size "kedi gözüyle / kedi diliyle" anlatacak, sakın şaşırmayın...
AKİDE'yi bana anneciğimin gönderdiğine inanıyorum; zira ben ne zaman İzmir'e babaevine gitsem, anneciğim beni çok özlediği için evin içinde peşimde dolaşmaya başlar, hatta banyonun kapısına kadar gelip, elimi yüzümü yıkarken koridorun duvarına dayanıp beni seyreder, sonra da "aaaaaaaa, ben yine kedi gibi çocuğun peşinde dolaşmaya başladım", diyerek kıkırdar ve babacığımın yanına giderdi. AKİDE evin içinde nereye gitsem peşimden gelmekle kalmıyor, banyoda olduğum zamanlarda kapının daracık eşiğinde top gibi oturup, beni bekliyor.
AKİDE'nin bana "uğur" getirmek, ruhumu ve kucağımı, ellerimi ısıtmak için geldiğine, bana "can yoldaşı" olmak üzere karşıma çıktığına inanıyorum. "bir fincan yasemin çayı"nda "akideli öyküler"e hazır olun bu yüzden; ona en sevdiğim şekerin adını vermem boşuna değil!
hk, 15.1.2009


2 yorum:

kekik dedi ki...

Akide'ye Bediş kızdan selamlar! Öykülerini heyecanla bekliyorum..

dgül dedi ki...

Akide olmak varmış ya, neyse itiraf ediyorum o benden çoook güzel ve şirin...
Sessizliğinizin ne güzel bir sebebi varmış böyle, şimdi bir de akideli öyküleri bekleyip meraklanma vazifesi düştü bize, ama böylesi vazifeye de can kurban...
Hem canınıza, hem can yoldaşınıza sağlıklı ve mutlu nice zamanlar diliyorum...

baharın işaretleri

Kimsesiz fotograflar albümü