Anneciğimin her sofranın ekmek kırıntıları ve "köfte ekmekleri"nin* kenarları ile beslediği serçecikleri düşündüm onları görünce. Kalpazankaya'nın hemen üstündeki lokantanın akşamüstü saatlerinde, neredeyse hepsi müşterisiz olan masalardan birinin üzerindeki ekmek sepetini keşfetmişlerdi. Dakikalarca gidip geldiler, sepetin içindeki kağıt peçetenin katları arasına bile girdiler, gagalanmadık köşe / yenmedik kırıntı bırakmadılar, telaşlı ve ürkek, ama bir o kadar da becerikliydiler.
7.Mayıs'dan bu yana anneciğimin serçecikleri O'nun yolunu gözlüyor olmalılar. Zira ekmek kırıntılarını dökmekte biraz gecikse, balkondaki çiçek saksılarının arasında gizlenip beklerler; O'nun yere serpiştirdiği her bir taneyi Kalpazankaya serçelerinin iştahı ve telaşı ile bir kaç dakika içinde bitiriverirlerdi. Yazları büyük bir yoğurt kabıyla balkona bırakılan sudan içmeye, hatta zaman zaman bununla da yetinmeyip, suyun içine girerek başlarını ve gövdelerini serinletmeye bayılırlardı.
Anneciğimin serçecikleri, kırlangıçları, çiçekleri ve bir de akşam güneşinin kristal boncuklu avizeden süzülürken ışığı odanın duvarlarında gökkuşağı renginde beneklere dönüştürdüğü "ciciler"i vardı.
-di'li geçmiş zaman kullanmaya hiç alışamıyorum.
hk, 18.9.2007
* köfte ekmeği: Köfte hamuru için kurutulacak ekmeklerin kabukları önce ekmek bıçağı ile kesilir ve bir kutu içinde buzdolabında saklanırdı. Anneciğim sulu bir yemek ya da çorba oldu mu, hep bu kabuklardan doğrardı tabağına. Eğer ekmek kabukları çok sert, ya da kuru olursa serçecikler için ayrılırdı.
1 yorum:
merhaba,
restoranımda keyifli birgün geçirdiğiniz ve yemeklerimizi beğendiğinize sevindim. kasım ve nisan ayları arası sadece haftasonları açığız fakat nisan itibarıyla açık olacağız. güzel bir bahar günü tekrar beklerim sizleri…
Yorum Gönder