15.1.07

akşam misafirlikleri ve elmalı kek...

Akşam yemeğinden sonra yapılan ev misafirliklerini anımsar mısınız? Televizyonun kapatıldığı, Türk kahvelerinin pişirildiği, çay için limonların dilimlendiği ( en çok gümüş limon çatalını severdim), pasta tabakları ve çay bardaklarının önceden hazırlandığı, peçetelerin üçgen biçiminde katlandığı, sözcüklerin havada kahkahalara karışıp uçuştuğu akşam misafirliklerini...
Yemekten sonra gelindiği (gidildiği) için meyva ya da hafif bir pasta ( kek) ikramı yapılır, ikinci çaydan sonraki bardaklara limon dilimleri atılırdı.

Ben de Cumartesi gecesi misafirliğe geleceğini söyleyen bir sevgili arkadaşım için çocukluğumdan kalma bu "eski moda" hazırlıkları yaptım ve "elmalı kek" pişirdim.

250 gr. un
125 gr. margarin
2 yumurta
150 gr. şeker
1 paket kabartma tozu
bir kahve fincanı portakal suyu
bir portakal kabuğu rendesini karıştırma kabının içinde iyice çırptıktan sonra, ince dilimler halinde doğranmış iki elmayı da bu karışıma ekledim. Yağlanmış fırın kabına boşalttığım kek hamurunun üstüne de, 1 kahve fincanı toz şeker ve iki çay kaşığı tarçın karışımını serptim. Isı ayarı 5 olan fırında 30-35 dakikada pişti kekim ( bambu çubukla kontrol etmeden çıkarmam zaten keklerimi fırından, ne olur ne olmaz!)

Evin içi misler gibi tarçın ve elma koktu! Elmalı keki en çok da bu yüzden seviyorum, hem hafif ve lezzetli, hem de misafirleri baş döndürücü / evcimen / tatlı bir kokuyla karşılama olanağı veriyor ev sahibine.

Çay bardaklarının tabaklarını Paşabahçe'den almıştım. Kenarlarında yeşil üçgen ve kırmızı nokta biçiminde cam hamurundan yapılmış stilize Noel çamları var. Çayı "Ecevit usulü" demledim. Limonu dilimledim. Televizyonu kapadım, Sade'nin eski şarkılarını dinleyerek yün örmeye başladım.

Ve beklediğim misafir gelmedi.

Özlenseler de sürdürülmeyen kimi alışkanlıkların yaşandıkları zamanda kaldıklarını kabul etmek mi gerek yoksa?

hk, 15.I.2007

Hiç yorum yok:

baharın işaretleri

Kimsesiz fotograflar albümü