1.10.06

Ekim'in ilk Pazar günü, öğleden sonra...

Bu Pazar öğleden sonra, bulutlarla rüzgarın hiç aralıksız itişip kakıştıkları gökyüzünde, kısacık bir an için parlayıveren güneşin resmidir bu. Pencere içi bitkileri, ki onlar aydınlıktan pek de okunaklı değildirler aslında: İki saksı Sakız sardunyası (Büyükada'dan özenle taşınmıştır Ankara'ya), iki saksı kedi tırnağı (annemin ta İzmir'den getirdiği ve hiç durmadan çiçek veren neşeli kardeşler), bir saksı "çıtır" (çiçekli bitkileri kıskanıp, küstüğünü düşünüyorum) ve bir de her daim cefakâr kaktüslerim.

Aslında, yastıklara gömülüp her renkten ebrulî yün ile Gülnaz'a hediye olacak yeleği bitirmek istiyorum, ama ne var ki evcimen hallerden ziyade, akademisyen ciddiyetine gereksinim duyulan bir "yazıp çizme" faaliyeti içindeyim.

Yün yumağı da orada, yastıklar da, sardunyaların şarap rengi çiçekleriyle göz-yaprağa gelmek için başımı hafifçe sağa çevirmem de yetecek; ama işte ben hala kanun ve yönetmeliklerden bahseden bir paragrafla oyalanıyorum.

Ekim'in ilk günü için bir dize geldi aklıma:
"Didikliyor ekim bulutları; yüzümün yüzündeki aynası." (Güven Turan, 101 Dize)
Sahi, geçen sene bugün, bu saatlerde ne yapıyordum ben?
hk, 1.10.2006


1 yorum:

hk dedi ki...

" Hiç kimsenin hoşuna gitmek için almıyorum kalemi elime. Yaratıcının sevilmek diye bir tasası olmaz. Elimden geldiğince, ulaşabildiğim insanlara başkalaşmış varlıklarının ötesine geçmeleri için olanaklar sunmak istiyorum.", dediği gibi Ferit Edgü'nün. (Tüm Ders Notları, 41)

baharın işaretleri

Kimsesiz fotograflar albümü