1.8.10

Filbahrili evimi özlerken



Bahçe içinde iki katlı bir ev, alt kat ağaçların arkasında saklı, sokaktan geçenlerin bakışlarından korunaklı. Üst katı boydan boya bir balkon kat ediyor, balkon parmaklığı yerine delikli tuğlalar kullanılmış, “yavru ağzı pembe”nin açık bir tonunda boyalı duvarları; balkondaki delikli tuğlalar ve çatı kiremitleri ile pek uyumlu. Evin sahiplenme iştahını arttıran bir sıcaklığı var, her görüşümde “keşke bu evde yaşasam” deyiveriyorum. Belki de bu evin aklıma getirdiği ve her zaman özlediğim “Filbahrili evimin düşüncesi” böyle hissettiriyor bana.

Ev ile özdeşleşen mevsim sonbahar ve kış benim için; ilkbahar ve yaz ise yerleşik hayatın bitimi, seferi halin başlangıcı. Belki de bu yüzden ( hem de sıcağı hiç sevmediğim ve yazları daima bu sıcağın altında ve açık havada çalışarak geçirmek zorunda kaldığım için ) evcimen günlerin mevsimi sonbahar ve kışı çok özlüyorum. Hele pencerenin önünde yolumu gözleyen Akide’nin silueti varken..




Akşam indi yine, gün boyunca altında kavrulduğum gökyüzünün kararmasını ve nihayet serinlemeyi bekliyorum.



hk, 1.8.2010

Hiç yorum yok:

baharın işaretleri

Kimsesiz fotograflar albümü