19.5.09

19.5.1954

Bugün meleklerimin evlenme yıldönümü.
Şimdi benimle olamasalar da, kendi kendime kutladığım.
Rıfat dedemin ilk evlenme yıldönümlerinde armağan ettiği bu
yağlıboya tablonun önünde beyaz zambaklar olurdu her 19.Mayıs'da.
Zambakları babam getirirdi, annem "düğün günü"nün hatıralarını anlatırdı.
İki bayram bir arada yaşanırdı bizim evimizde;
sanırım "bayram hediyesi" de bendim.
"Bir yastıkta kocayın" sözünü doğrularcasına, hiçbir zaman iki ayrı yastık koymadı anneciğim yatağına. İki başı gül kurusu rengi satenle kaplı, kılıfları kenar dantelleri ile süslü, tek ve uzun bir yastığa baş koydular 53 yıl boyunca.
Ne mutlu onlara ki bir yastıkta kocadılar.
hk, 19.5.2009

3 yorum:

sezen dedi ki...

Aşkı Zamanda Yitirmek

Aşık olmuştu genç adam. Günlerdir onu düşünüyor, geceleri daha uzun yaşıyordu. Rüyalarında, hayallerinde onunlaydı hep. Gözlerini kapatsa o, açsa yine o vardı.

Bulanıklaşan düşünceleri, anlatamadığı duygularına karışmış, içi içini yiyordu. Demek aşk buymuş dedi kendi kendine. Mecnun Leyla’ya, Kerem Aslı’ya, Ferhat Şirin’e böyle aşık olmuş diye düşündü. Aşkın sınır tanımadığını kendine söyleyerek cesaretlendi. Hemen hazırlanıp sokağa fırladı. Artık duygularını anlatacak, ne olursa olsun onunla konuşacaktı.
Günlerdir kendine yer edindiği sokağın köşesine gelip onu beklemeye başladı. Bekleyişi uzaktan onu görmesi ile sona erdi. Bu kez içini bir heyecan ve telaş sarmıştı. Derin bir nefes alarak sokağın köşesinden çıkarak yolu ortaladı. Ona doğru yürümek için bir adım atmışken bir anda duraksadı, gözü başka bir yere takılmıştı. Ne güzel bir kız diye düşündü içinden. Şimdi konuşmak için geldiği güzel kızı unutmuş, başka birine aşık olmuştu.

O an anladı ki, kendisi ne Mecnun, ne Kerem, ne de Ferhat’tı, olamadı, olamazdı da… Onlar için aşkın sonunda ölüm de vardı, genç adam ölmeye razı olamadı.
Yeni aşkını düşünerek evine doğru yürümeye başladı…

Zaman içinde kaybettiğimiz gerçek aşkların anısına…


Tuğra Sezgi
"Edebiyat Dünyası"

dgül dedi ki...

SANA GÖNÜL BORCUM VAR

Sana gönül borcum var ödemek kolay değil,
Zaman gelip geçiyor dur demek kolay değil,
Şu yalancı dünyaya yeniden gelebilsem;
Seni bir ömür değil bin ömür sevebilsem...

Hiçbir şey istemezdim seni sevmekten başka,
Bir ömür yeter mi hiç böyle güzel bir aşka,
Şu yalancı dünyaya yeniden gelebilsem;
Seni bir ömür değil bin ömür sevebilsem...

İsmail Kaçar'ın sözlerini yazdığı,Bilge Özgen'in bestelediği bu güzel şarkıyı, zihnimde artık hep 19 Mayıs ile özdeşleşecek olan bu eşsiz paylaşımınızdan beri söyleyip duruyorum aklımda... Dile kolay, tam 53 yıl, aynı yastığa "aynı gönüllülükle" baş koyabilmek, gerçekten şu fani dünyada çok az kişiye nasip olabilecek bir lütuftur herhalde...
Hele hele şimdilerde, sevgileri öyle çabuk ve öylesine hevesle tüketebiliyoruz ki, tamam, belki birlikte geçiyor ömürler de; saygıyı yitirerek, sevgiyi kaybederek, işte/ öylesine bir yaşam ortaklığı hesabıyla sürdürülebiliyor çoğu beraberlikler. Emek gerek, özen gerek, çaba gerek çünkü kaybetmemek için, hiç bir zahmete artık katlanamadığımız şu hayatta, iki kişinin de eşit katılımını gerektiren bu zorluklar, artık en az bir tarafça "külfet" olarak görülüp, boş verilmekte, ya da bir tarafın karşılığını artık hiç göremeyeceği beyhude çabasıyla işte zar zor ayakta kalmakta.
O yüzden diyorum işte, böylesi iki "emekçi"nin Tanrının bir lütfuyla birbirine denk düşmesi, hayran olunacak bir hal oluyor ve de önünde saygıyla eğilinecek bir beraberlik...
Ne mutlu gerçekten onlara, bu zorlu hayat sınavından böylesine layıkıyla geçebildikleri için ve ne mutlu size ki, böyle eşsiz bir anne babanın evladı olduğunuz için...
Nurlar içinde uyusun melekleriniz...

kekik dedi ki...

Sevgili Hk,

Biliyorum, onca anı ve yaşanmışlık arasında "irade kardeşliğimizi" sürdürmek çok anlamsız geliyor size, ama inanın ben çok mutluydum bu kardeşlikten, keşke devam etsek yine... Sizden bir haber bekliyorum.

baharın işaretleri

Kimsesiz fotograflar albümü