15.3.09

"Kırklı yaşları kız arkadaşlarla paylaşmak" II.

ian britton

"en iyi kız arkadaşını yitiren ne yapar?", sorusunda bırakmıştım cümle kurmayı dün sabah.

bugün bambaşka bir şehir manzarasına uyandım, gece başlayan kar sokakları, ağaçları, balkonları, saçakları ve çatıları kaplamakla kalmamış, "bahara nispet" yağmaya da devam ediyor. 11.mart tarihli saatli maarif takvimi yaprağında -kocakarı soğuğunun başlangıcı- diye yazıyordu (Berdelâcuz), bu her sene yinelenen kış artığı günler 18.mart'a dek sürecek. (Mart ayı'nı bahardan sayıp saymamak konusunda yaşadığım kararsızlığım böylece pekişmiş oldu; bir de çocukluğumdan beri çok sevdiğim -Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır- sözünü doğrulayan -Mart karı- müthiş hoşuma gitti.)

"insanın en iyi kız arkadaşı hem de annesi olunca", yukarıdaki sorunun yanıtını vermek biraz daha güçleşiyor. ama yine de diyebilirim ki, nedenini uzun bir süre çözemediğim bir -yalnızlık duygusu- içinde yüzmeye başladım ben. anlatmaya, paylaşmaya, dinlemeye, konuşunca tüm "acabalar"dan arınmaya alıştığım, söylediklerinin -benim iyiliğim için olduğundan hiç şüphe duymadığım- o kadın, bütün bu paylaşımı sıfırlayan bir hızla gidiverdi çünkü.
mesela bu sabah Ankara'da hiç durmadan kar yağdığını, kışın geri geldiğini, -kocakarının yine yapacağını yaptığını-, Akide'nin ilk defa balkondaki kar yığınının üzerinde dolaştığını, onun için yaptığım minyatür kar topu ile oynamaya bayıldığını, Beethoven'in senfonilerini dinlediğimi, tığla yaptığım yastıkların bir acemi için hiç de fena olmadığını anlatacak kimsem yok şimdi. neredeyse iki senedir, böyle binlerce an geliyor; ben hiçbir şey yapamadan -o anın geçmesini- bekliyorum. tıpkı bir üşüme ya da ateş nöbeti gibi: anlatmak, paylaşmak istediğim ne varsa, önemli önemsiz, sıradan ve saçma, can alıcı ve yaşamsal, komik ve hüzünlü; öylece kalıyor.

söylemek istediğimi yeterince açık ve doğru ifade edebildiğimden emin değilim aslında. bu anlattığım halin ne kadar -vahim- bir yokluk olduğunu, başka hiç kimsenin ya da farklı bir paylaşım biçiminin bu -nöbetleri- ortadan kaldırmaya yetmediğini söyleyebilirim sadece.

"kırklı yaşları kız arkadaşlarla paylaşmak" ise, 44 yaşından sonra birilerine güvenmeye başlamak anlamına geliyor benim için.

şimdi bir süre pencerenin önünde oturup, karın yağışını seyredeceğim.

hk, 15.3.2009

1 yorum:

Adsız dedi ki...

böyle aniden gidiverince biri bile bile... Geride bıraktığı boşluğun büyük ya da küçük olması farketmez, diken ucu kadar da olsa can yakar, acıtır, üzer, örseler vs... Ama giden mecburen gitmişse hele o giden bir melek anne ise ve tek gerçek arkadaş o melek anne ise... İptilasının esiri bir müptela gibi... arar durursun ki..anne yokluğunu örtecek bir varlık bulunamamıştır...

baharın işaretleri

Kimsesiz fotograflar albümü