
Burda dergileri alınırdı her ay, benim çocukluğumda Türkçeleştirilmemişti henüz, Almanca yayınlanırdı ve anneciğim de Aenne Burda'nın giriş yazılarına hayrandı. Derginin içindeki modellere bakmadan önce o ayın makalesini okur, bazen bana tercüme ederdi.
Tüm çocukluk ve gençkızlık giysilerim, son yirmi yıldır da benim ısrarımla dikmeye razı olduğu etek ve bluzlarım anneciğimin eseriydi. Her işinde olduğu gibi, dikiş konusunda da mükemmelliyetçiydi; ahşap mobilyalı ve elektrikli pedalla çalışan dikiş makinesinin tutukluk yaptığı zamanlarda "anneannemin Pfaff'ını senin üstüne koyup dikeceğim bu dikişleri, görürsün sen" dediğinde, kendi dikiş makinesinin tutukluğu geçer, tıkır tıkır çalışmaya başlar, anneciğim de bana dönüp "nasıl korkuttum ama!" diye kıkırdardı.
Rıfat Dedemin zoruyla liseden sonra Akşam Kız Sanat Okulu'nda öğrendiği dikişi hiç sevmezdi aslında, ama işte Hampo'su için katlanılmayacak sıkıntı yoktu. Özenle ve benim giyeceğimi bilerek diktiği bütün o güzel elbiseler, etekler, bluzlar, ceketler, pazen ev kıyafetleri, yazlık basmalar dolaplarda, askılarda, sandıklarda duruyor hala.
Ama ne gariptir ki tüm o nesneler: Dikiş dikerken parmağına geçirdiği gümüş yüksük, kumaşı kesen makas, Burda'lardan çıkardığı patronlar, kumaşı işaretlemekte kullandığı tahta saplı rulet, top başlı iğneler, üstünde minik beyaz çiçekler olan yeşil teneke "dikiş kutusu", Burda dergileri, teğel iplikleri, yeşil mezura, inat ettiğinde Pfaff ile korkuttuğu dikiş makinesi, düğmeler, makaralarca iplik yerli yerinde dururken, "anneciğim" yok artık.
Bir nesnenin ömrünün onu yaratan, kullanan, sahiplenenden çok daha uzun olması ne kadar anlamsız değil mi?
hk, 6.Ocak.2008
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder