“ sesinin sesini özlüyorum.
Gözümün önündeki yüz hiçbir şey demiyor bana. “, İzumi Şikibu
Oradakine, 7.7.2003
I.Yalnızlığın önüne geçilemez hallerinden biri olmalı, hep biryerlerden / birilerinden haber beklemek. Üstelik artık postacı yolugözlemek de yok, teknolojinin soğuk ve metalik nefesiyle geliyor mektuplar, kartpostallar, fotoğraflar, karalamalar, birkaç cümlelik notlar...
Oysa onun uğrayacağı günleri ve saati biliyorduk eskiden. Zamanı geldiğinde umutlanıyorduk bir kez; sonra beklenti tedirginliğinden kurtulup, rahatlıyorduk. Ara zamanlarda kendi yalnızlığına dönüyordu her ruh.
Artık her an her şey değişebilir.
Günlük iletiler için belirlenmiş “teslimat saatleri” yok.
Ölüm haberi de, indirim ilanları da, terkeden sevgili mektubu da, banka hesap bildirimleri de aynı anda gelebilir: Sabahın ikibuçuğunda (uykusuzluk da yalnız yaşamanın hallerinden biridir, bu saatte uyanık olmaya şaşırmamalı), sırayla ve küçük bir “ok işareti”nin çıkardığı o mekanik –tık- sesiyle...
Her an, her türlü acıya, kötümserliğe, hayal kırıklığına açık bir pencerenin önünde oturuyoruz sanki...
Hazırlıksız yakalanmak çağında yaşıyoruz.
Her an her şey değişebilir ve olanları bildirmek için birileri zaten orada beklemektedir.
II. Giderek daha da tenhalaşıyor yaşam.Hem yalnızlığımızı gözetmeye, onu özgürlüğümüzün güvencesi olarak korumaya çabalıyoruz, hem de bu çabayla çelişen birliktelik düşleri kuruyoruz.Yitirmeyi göze alamadığımız, korktuğumuz / nefret ettiğimiz ve koruduğumuz bir hal yalnızlık.Yanından ayırmadığın cep telefonunun ışıklı penceresinde, ya da bilgisayar ekranının sağ alt köşesinde beliriveren o minicik zarf işareti: İçeriğini öğreninceye dek (bazen öğrendikten sonra da)sürecek bir sevinç. Hepsi o kadar işte.
Yalıtılmış ama iletkenliği sınırsız birer minyatür gezegen yarattığımız.
Bencil iklimler biteviye.
III. Bir sabah uyanmak, o küçük zarfları gönderene dokunmak istemez miydin?
hk, 2003
hk, 2003
4 yorum:
Güzel yazınızla yine sanki benim yüregimdekileri de anlatmısınız gibi hissettim. Elinize saglık.
Lakin cok üzüldügüm bir mevzu var ki; artık dile getirmek istedim. Yaz basından beri size kıt kosullarda yazdıgım sanal mektuplarıma bilmem nedendir hic ses alamadım sizden. Bu, bana kırgınlıgınızın ebedilestigi anlamına mı geliyor (ki bu beni tahmin edemeyeceginiz kadar üzer); yoksa ben mi yanlıs adreslerdeyim (dilerim ki öyledir :) )bilemedim... Sevgilerimi sunuyorum size...
Ama ben sizden hiç bir ileti almadim, ya da iletilerinizi gonderdiginiz e-posta kutumu tamamen unuttum.. yasemin cayini yudumlamaya gelen bir okura nasil / neden kirilabilir, hele boyle bir kirginligi nasil ebedilestirebilirim.. Ben hala pek kendimde degilim, hala 7.Mayis ruh hali ile, ve ruh gibi dolasmaktayim, lutfen bagislayin.. sevgilerimle.. hk
Hissiyatınız icin degil tabii ki; ama kırgın olmayısınızı duyduguma cok sevindim. Iletilere bakabilirseniz (halen duruyorsa eger) yine sevinirim.
Ama simdi size "iyi ki dogmussunuz..." demek istiyorum. Sevgili anneciginizi, sizin gibi güzel ruhlu bir insanı dünyaya getirmis olmasından dolayı rahmetle anıyorum yeniden ben de.
Diliyorum bundan sonraki yasamınızda hayalini kurdugunuz her güzel sey gercek olsun.
Iyi ki varsınız...
Nice mutlu ve saglıklı yıllara...
Ben günün ilk saatlerinde yazmak istedim size ve benim takvim ve saatim 1 dakika önce yeni güne gecti, aceleci davrandıgım icin sizde farklı görünüyor :)
Sevgilerimle...
Yorum Gönder