“yumuşak ge'nin uzerindeki eğikliğin kavsini kim çizdi, kim kalıbını oydu?”
gökhan sayram
gökhan sayram
yumuşak G’nin duruşundaki hüznü sezmeyenler icindir bu sözüm:
1.
O’nu boyle düşünceli ve sessiz kılan, -bir sözcüğü asla başlatamayacak olmanın iç ezikliği-dir aslında. Zira hep başka harflerin arasına yerleştirilmiş, ve yine de içinde göründüğü sözcüğü varlığı ile nasıl –uysallaştırdığı- es geçilmiştir. Kendisini yumuşatan, söylenişini bir harfin okunuşundan ziyade rüzgârın perdeyi havalandırışına benzeten başının üzerindeki o küçük ve herşeyden habersiz “yay”dan nefret eder bu yüzden…
Yumuşak G bahtsızlığını yalnızca G’nin anlayabileceği, Türk abecesinin en çekingen harfidir.
2.
yumuşak G’yi kendi yapan o “yay”ın G harfi ile içsel ve duygusal bir bağı olmamasına rağmen, birlikteliklerinin kaçınılmazlığı şaşırtıcı ve kaderci bir kabullenmeye dönüşmüştür zamanla…
G –üzerinde duran-ın kendi varlığını belirleyici bir im olduğunu bilir ama o’nu reddetmek ve diğer harflere benzemek ister yine de. İki satır arasındaki boşlukta -havada salınan bir kuş teleği gibi asılı bekleyen- “yay” ise, bir başinalığının (ya da G’sizliğinin) kendisini nasıl anlamsiz kıldığının farkındadır; işte bu yüzden o’nun nefretine daima anlayış ve sabırla karşılık vermiştir.
3.
sözcük içine kapatılan her G, yazanın eli bir sonraki harfi kendisine bitiştirmeden önce o im’i konduracak diye pırpırlanır … Bu yüzdendir ki söze kendisiyle başlanılmayan her G tedirgin ve endişelidir. (iki harf arasindaki G yerinin bir daha değişmeyecegini bilir bilmesine de, yumuşak G’ye dönüştürülmeden kalmak, oradalığının nedenini sadece kendisi olarak sürdürmek derdindedir.)
4.
yumuşak G sinema ve tiyatro salonlarını, adres ve telefon fihristlerini de sevmez: zira kendisi ile işaretlenmiş koltuk sıraları ve defter sayfaları olmadığından haberdardır.
5.
yumuşak G abece’nin kendi varlığıyla barışık olmayı beceremeyen, en sitemkâr harfidir.
hk, 9.III.2002
1.
O’nu boyle düşünceli ve sessiz kılan, -bir sözcüğü asla başlatamayacak olmanın iç ezikliği-dir aslında. Zira hep başka harflerin arasına yerleştirilmiş, ve yine de içinde göründüğü sözcüğü varlığı ile nasıl –uysallaştırdığı- es geçilmiştir. Kendisini yumuşatan, söylenişini bir harfin okunuşundan ziyade rüzgârın perdeyi havalandırışına benzeten başının üzerindeki o küçük ve herşeyden habersiz “yay”dan nefret eder bu yüzden…
Yumuşak G bahtsızlığını yalnızca G’nin anlayabileceği, Türk abecesinin en çekingen harfidir.
2.
yumuşak G’yi kendi yapan o “yay”ın G harfi ile içsel ve duygusal bir bağı olmamasına rağmen, birlikteliklerinin kaçınılmazlığı şaşırtıcı ve kaderci bir kabullenmeye dönüşmüştür zamanla…
G –üzerinde duran-ın kendi varlığını belirleyici bir im olduğunu bilir ama o’nu reddetmek ve diğer harflere benzemek ister yine de. İki satır arasındaki boşlukta -havada salınan bir kuş teleği gibi asılı bekleyen- “yay” ise, bir başinalığının (ya da G’sizliğinin) kendisini nasıl anlamsiz kıldığının farkındadır; işte bu yüzden o’nun nefretine daima anlayış ve sabırla karşılık vermiştir.
3.
sözcük içine kapatılan her G, yazanın eli bir sonraki harfi kendisine bitiştirmeden önce o im’i konduracak diye pırpırlanır … Bu yüzdendir ki söze kendisiyle başlanılmayan her G tedirgin ve endişelidir. (iki harf arasindaki G yerinin bir daha değişmeyecegini bilir bilmesine de, yumuşak G’ye dönüştürülmeden kalmak, oradalığının nedenini sadece kendisi olarak sürdürmek derdindedir.)
4.
yumuşak G sinema ve tiyatro salonlarını, adres ve telefon fihristlerini de sevmez: zira kendisi ile işaretlenmiş koltuk sıraları ve defter sayfaları olmadığından haberdardır.
5.
yumuşak G abece’nin kendi varlığıyla barışık olmayı beceremeyen, en sitemkâr harfidir.
hk, 9.III.2002
herharfingizledigibiröyküsüolduğunainanarak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder