I.
Arka bahçeye dikilmiş ortancalar gibidirler, güneş almadıkları için
bir türlü pembeleşemeyen.
II.
Dallarında kuruyan ve hiç bir eve / demliğe / hastaya yar olmayan
ıhlamur çiçekleri gibi hem de: Yalnizca kokuları ile anımsanacak.
III.
Yillarca bakılmamış fotoğraflar gibi: Tarihin, arka plandaki yüzlerin
ve yerin çoktan unutulduğu.
IV.
Modası geçse de bir türlü atılamayan giysiler gibidirler: Bir
zamanlar -en çok sevilen- , özel günler için özenle saklanan,
eskimemesi için üzerine titrenen.
V.
Okunmaya başlanmış ve bilinmeyen ( ya da artık önemsenmeyen) bir
nedenle yarım bırakılmış, bu yüzden de sayfaları açılmadan kalmış
kitaplar gibidirler.
VI.
Gönderilmemiş mektuplar gibi sonra: Dolmakalemle yazılmış,
yapraklarının arasına kuru çiçekler yerleştirilmiş, hafifçe lavanta
kokan.
VII.
“Yağmur yağacak” dedirten, sonra da nereden çıktığı belirsiz bir
rüzgarla dağılıp gidiveren bulutlar gibi.
VIII.
Sabah uyanmak ve nedeni belirsiz, bu yüzden de anlamsiz bir hüzün
duymak gibi: Bir türlü geçiştirilemeyen bir keder.
Bunca gibi’yi “ilk aşklar” için yazdım.
hk, 5.7.2003
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder